çoğunlukla

listen to the pronunciation of çoğunlukla
Turkish - English
mostly

The pain has mostly gone away. - Ağrı çoğunlukla geçti.

They were mostly women. - Onlar çoğunlukla kadındı.

usually

What you say is usually true. - Senin söylediğin çoğunlukla doğru oluyor.

Buses in the country don't usually come on time. - Ülkedeki otobüsler çoğunlukla zamanında gelmezler.

generally
mostly, commonly, usually, generally, as a rule, more often than not
commonly

Radishes are commonly used as a salad vegetable and eaten raw. - Turp çoğunlukla salata sebzesi olarak kullanılır ve çiğ yenir.

Sirius is commonly called the Dog Star. - Sirius çoğunlukla Dog Star olarak adlandırılır.

by a majority
with majority of votes
frequently

I frequently go to the islands of Menorca and Ibiza. - Çoğunlukla Menorca ve Ibiza adalarına giderim.

He frequently jumps from one topic to another while he is talking. - O konuşurken çoğunlukla bir konudan diğerine atlar.

in the main

In the main, I am in favor of political reform if meaningful changes are made. - Çoğunlukla anlamlı değişiklikler yapılırsa ben siyasi reformdan yanayım.

often

Humility often gains more than pride. - Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.

The transition from farm life to city life is often difficult. - Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.

usual

What you say is usually true. - Senin söylediğin çoğunlukla doğru oluyor.

Tom usually sleeps eight hours. - Tom çoğunlukla sekiz saat uyur.

mainly

Alzheimer's disease affects mainly people older than 60 years. - Alzheimer hastalığı çoğunlukla 60 yaşından fazla olan insanları etkiler.

That company deals mainly in imported goods. - O şirket çoğunlukla ithal mallar işiyle ilgilenir.

normally
principal
normal

Even though Tom eats mostly junk food, he rarely gets sick and his BMI is in the normal range. - Tom çoğunlukla abur cubur yese de, nadiren hastalanır ve Vücut Kitle İndeksi normal aralıktadır.

for the most part
largely

The audience was largely made up of very young children. - Seyirci çoğunlukla çok küçük çocuklardan oluşuyordu.

more often

More often than not, people believe what you tell them. - Çoğunlukla, insanlar kendilerine söylediğine inanırlar.

as a rule
ordinarily
more often than not

More often than not, a student will come up with the right answer.

principally
preponderate
ordinary
çoğunluk
majority

A majority voted against the bill. - Bir çoğunluk tasarıya karşı oy verdi.

They believed they were in the majority. - Onlar çoğunlukta olduğuna inanıyordu.

çoğunlukla seçim
(Ticaret) majority voting
çoğunlukla seçmek
elect by majority
çoğunluk
(Kanun) quorum
çoğunluk
mass
çoğunluk
plurality
çoğunluk
generality
çoğunluk
the majority

Protestants were in the majority. - Protestanlar çoğunlukta idi.

The majority didn't accept the proposal. - Çoğunluk teklifi kabul etmedi.

salt çoğunlukla seçmek
(Hukuk) to elect by a simple majority
çoğunluk
predominance
çoğunluk
run
çoğunluk
ruck
çoğunluk
preponderance
çoğunluk
majority, the generality
çoğunluk
the crowd

The crowd was mostly women and children. - Kalabalık, çoğunlukla kadınlar ve çocuklardı.

çoğunluk
bulk
Turkish - Turkish
Çoğu zaman, çoğu kez
Çoğunluğa dayanılarak
Çoğunluğa dayanılarak. Çoğu zaman, çoğu kez: "Çoğunlukla akşamları ve bazen sabahleyin sisler içinde kalıyoruz."- R. H. Karay
Çoğunluk
çokluk
çoğunluk
Sayı üstünlüğü, ekseriyet: "Kapatılmış bir siyasi partinin mensuplarının üye çoğunluğunu teşkil edeceği bir siyasi parti kurulamaz."- Anayasa
çoğunluk
Sayı üstünlüğü, ekseriyet
çoğunluk
(Osmanlı Dönemi) ekseriyet