Birkaç yıl İspanya'da yaşadılar.
- Sie haben ein paar Jahre in Spanien gewohnt.
Beni birkaç dakikalığına dinleyecek misiniz?
- Wollen Sie mir ein paar Minuten zuhören?
Babam, doğum günüm için bana birkaç CD aldı.
- My father bought some CDs for my birthday.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Aç olamazsın. Birkaç dakika önce abur cubur yedin.
- You can't be hungry. You had a snack a few minutes ago.
Birkaç gün içinde araba sürebileceksin.
- You'll be able to drive a car in a few days.
Biraz kahve ister misin?
- Do you want some coffee?
Biraz vücut losyonuna ihtiyacım var.
- I need some body lotion.
Tom Mary'den sadece bir kaç inç daha uzundur.
- Tom is only a few inches taller than Mary.
Adam bir kaç saat önce vefat etti.
- The man passed away a few hours ago.
Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
- Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
Mary ve diğer bazı kadınlar birkaç saattir buradaydı.
- Mary and some other women were here for a few hours.
Bir çift ayakkabı aldım.
- I bought a pair of shoes.
Ben, bir çift kayak botu satın almak istiyorum.
- I want to buy a pair of ski boots.
Kimisi yürüyerek, diğerleri de bisikletle gitti.
- Some went on foot, and others by bicycle.
Bazı hayvanlar tırmanmada çok iyidirler.
- Some animals are very good at climbing.
Tom bazı çok iyi sorular sordu.
- Tom asked some very good questions.
Bir parça kağıdın üzerine, yanınızda oturan kişi hakkında hoşlandığınız bir şey yazın lütfen.
- Please write, on a piece of paper, something you like about the person sitting next to you.
Bana o koyun etinden biraz ayır. Bir parça et için açlıktan ölüyorum.
- Save me some of that mutton. I'm starving for a bit of meat.
O hayır kuruluşuna yaklaşık iki milyar yen bağışta bulunan birinin adı verildi.
- That charity is named after someone who contributed about two billion yen.
Yaklaşık 1:58'lik o akordun ne olduğunu tam anlayamıyorum. Birisi bana yardım edebilir mi?
- I can't quite figure out what that chord around 1:58 is. Can somebody help me out?
May I ask a couple of questions?
- Kann ich ein paar Fragen stellen?
I am going to stay here for a couple of days.
- Ich werde hier ein paar Tage bleiben.
He sat reading, with his wife knitting a pair of gloves beside him.
- Er saß da und las, während seine Frau neben ihm ein Paar Socken strickte.
I bought a pair of shoes.
- Ich habe ein Paar Schuhe gekauft.