Tom certainly knows how to entertain people.
- Tom kesinlikle insanları nasıl eğlendireceğini biliyor.
Television enlightens the viewers as well as entertains them.
- Televizyon izleyicileri eğlendirmesinin yanı sıra onları aydınlatır.
Small things amuse small minds.
- Küçük şeyler küçük zihinleri eğlendirir.
His story amused us very much.
- Onun hikayesi bizi çok eğlendirdi.
We'd better humor him.
- Onu eğlendirsek iyi olur.
We'd better humor them.
- Onları eğlendirsek iyi olur.
He is in charge of entertaining the foreign guests.
- O, yabancı misafirleri eğlendirmekten sorumludur.
She's entertaining herself.
- O kendini eğlendiriyor.
This video is very amusing.
- Bu video çok eğlendiriyor.
She told her children an amusing story.
- Çocuklarına eğlendirici bir hikaye anlattı.
Have fun, but don't get lost.
- Eğlenin ama kaybolmayın.
Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun.
- Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.
The courtier was enjoying great royal favor.
- Saray büyük kraliyet lehinde eğleniyordu.
It looks like Tom is enjoying himself.
- Tom eğleniyor gibi görünüyor.
Most of the revellers are tourists.
- Eğlenenlerin çoğu turist.
Don't come to school to lark around.
- Sadece eğlence için okula gelme.