O, nihayet IBM'in başkanı oldu.
- He finally became the president of IBM.
Tamam, pekala, Willie nihayet kabul etti.
- Well, OK, Willie finally agreed.
Tom ve Mary en sonunda yalnız kalmışlardı.
- Tom and Mary were finally alone.
Biz en sonunda sana bizim seni istediğimiz yerde sahibiz.
- We finally have you where we want you.
Onların tartışması sonunda berabere bitti.
- Their argument eventually ended in a draw.
Tom'un sonunda bir ameliyata ihtiyacı olacak.
- Tom will eventually need an operation.
Polis en sonunda Tom'u yakaladı.
- The police eventually arrested Tom.
Fadıl en sonunda İslam'a geçti.
- Fadil eventually converted to Islam.
Tom ve Mary nihayet tamamen yalnızdı.
- Tom and Mary were finally completely alone.
Bir bebek olarak dört ayak üzerinde emekler, sonra iki bacak üstünde yürümeyi öğrenir, sonunda yaşlılıkta bir değneye ihtiyacı olur.
- It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.
Tom sonunda Mary'den bir ders kitabı aldı.
- Tom finally got a text from Mary.
Tom sonuç olarak yapmasını istediğimiz her şeyi yaptı.
- Tom eventually did everything we asked him to do.
Tom nihayet Boston'dan ayrıldı.
- Tom eventually left Boston.
Nihayet serbest bırakıldım.
- I was eventually released.
Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
- Because of hunger and fatigue, the dog finally died.
Dişi aslan sonunda ceylanı kovaladı.
- The lioness finally gave chase to the gazelle.
Sonuçta işler değişti.
- Things eventually changed.
Sonuçta biri Tom'a terbiyeli davranması gerektiğini söylemek zorunda kalacak.
- Eventually, someone is going to have to tell Tom that he needs to behave himself.