My youngest brother was brought up by our grandmother.
- En küçük erkek kardeşim, büyük annemiz tarafından yetiştirildi.
Both of my parents were brought up in the country.
- Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.
How does he bring up his children?
- O, çocuklarını nasıl yetiştiriyor?
How do you bring up your children?
- Sen çocuklarını nasıl yetiştiriyorsun?
A lot of sugar cane is grown in Cuba.
- Küba'da çok şeker kamışı yetiştirilir.
Open-air markets sell food grown on local farms.
- Açık hava pazarları yerel çiftliklerde yetiştirilen gıdaları satar.
If you hurry, you will overtake him.
- Acele edersen ona yetişirsin.
If you hurry, you will soon overtake her.
- Eğer acele edersen yakında ona yetişirsin.
I'll catch up with you later.
- Daha sonra size yetişirim.
I quickened my steps to catch up with her.
- Ona yetişmek için adımlarımı hızlandırdım.