It was naughty of Mary to pull the kitten's tail.
- Kedi yavrusunun kuyruğunu çekmek Mary'nin yaramazlığıydı.
He was naughty when he was a boy.
- O küçük bir çocukken yaramazdı.
The boy had a mischievous smirk on his face.
- Çocuğun yüzünde yaramaz bir sırıtma vardı.
One of my favourite fairytales when I was a child was the story of a mischievous fox spirit.
- Çocukluğumda en sevdiğim masallardan biri, yaramaz bir tilki ruhunun hikayesiydi.
A little mischief can be a good thing.
- Biraz yaramazlık iyi bir şey olabilir.
That child is full of mischief.
- O çocuk yaramazlık doludur.
Pinocchio, you wicked boy!
- Pinokyo, seni yaramaz çocuk!
Tom is such a scalawag.
- Tom böyle bir yaramaz.
This tool is good for nothing.
- Bu alet hiçbir şeye yaramaz.
His grandfather used to say to him: Tom, you're good for nothing.
- Onun büyükbabası ona Tom, sen hiçbir işe yaramazsın derdi.
The towel was quite useless.
- Havlu oldukça işe yaramazdı.
The data was completely useless.
- Veri tamamen işe yaramaz.