Please forgive me for telling a lie.
- Yalan söylediğim için beni affet,lütfen.
He made an admission that he had lied.
- O, yalan söylediğini itiraf etti.
I think it's wrong to tell a lie.
- Ben yalan söylemenin yanlış olduğunu düşünüyorum.
To tell a lie is wrong.
- Yalan söylemek yanlıştır.
I believe you are telling me a falsehood, Anne, she said sharply. I know you are.
- Bana bir yalan söylüyor olduğuna inanıyorum, Anne dedi keskin bir biçimde. Senin yalan söylediğini biliyorum.
Time reveals truth as well as falsehood.
- Zaman yalanın yanı sıra gerçeği de ortaya koyar.
Even if it's not true, it's a brilliant fabrication.
- Bu doğru olmasa bile, parlak bir yalan.
Shame on you for lying.
- Yalan söylediğin için yazıklar olsun.
A shameless liar speaks smilingly.
- Utanmaz bir yalancı gülümseyerek konuşur.
She hastened to deny the story.
- O, hikayeyi yalanlamak için acele etti.
Her story can't be true. She often tells lies.
- Onun hikayesi gerçek olamaz. O sık sık yalan söyler.
Mary is a quack doctor.
- Mary bir yalancı doktor.
The rumor of her death turned out false.
- Öldüğü söylentisi yalanmış.
Time reveals truth as well as falsehood.
- Zaman yalanın yanı sıra gerçeği de ortaya koyar.