yıkıcı

listen to the pronunciation of yıkıcı
Türkisch - Englisch
devastating

If you left now, the consequences would be devastating. - Eğer şimdi terk edersen sonuçlar yıkıcı olur.

Pollution is bringing devastating consequences for the regional ecosystem. - Kirliliğin bölgenin ekosistemine yıkıcı sonuçları oluyor.

destructive

Small children can be very destructive. - Küçük çocuklar çok yıkıcı olabilir.

Jealousy is one of the most destructive of all human emotions. - Kıskançlık tüm insan duygularının en yıkıcı olanlarından biridir.

disruptive

Working shifts can be extremely disruptive to family life. - Çalışma vardiyaları aile hayatı için son derece yıkıcı olabilir.

catastrophic
knockout
(İnşaat) demolisher
subverter
depredatory
overpowering
destroyer
knacker
wrackful
destructor
wreckful
wrecker
tyrant
defacer
deathful
subversion
sledgehammer
destructive, devastating; very detrimental to
wrecker, person who wrecks buildings (for a living)
shattering
baneful
subversive
destructive, devastating; subversive; knacker yıkmacı
ruinous
unconstructive
devastative
vandal
internecine
truculent
yıkıcı etki
ravage
yıkıcı bir şekilde
destructively
yıkıcı metabolizma
(Gıda) catabolism
yıkıcı aktivite
subversive activity
yıkıcı bir biçimde
destroyingly
yıkıcı damping
(Ticaret) predatory dumping
yıkıcı damping
(Ticaret) destructive dumping
yıkıcı darbe
squelcher
yıkıcı deprem
(Çevre) destructive earthquake
yıkıcı eylemler
acts of vandalism
yıkıcı güç
maelstrom
yıkıcı hedefler
(Askeri) divisive objectives
yıkıcı kenar
(Jeoloji) destructive margin
yıkıcı olmak
be destructive of
yıkıcı olmayan denetleme
(İnşaat) nondestructive inspection
yıkıcı siyaset
(Politika, Siyaset) disastrous policy
yıkıcı siyasi faaliyet
(Askeri) subversive political action
savaşın yıkıcı tarafları
dogs of war
yaygın ve yıkıcı örgüt
octopus
Türkisch - Türkisch
Bir şeyin zarar görmesine, bozulmasına, yok olmasına, ortadan kalkmasına yol açan, tahripkâr: "O yıkıcı bozgunun sebeplerini öğrenmeye büyük önem verdi."- F. R. Atay
Biz onlar içinde yaşayamaz olduk, alıcı çıkınca yıkıcılara sattık."- H. C. Yalçın
Yıkmacı: "Eski evlerimiz yandı, yıkıldı
Yıkmacı
Bir şeyin zarar görmesine, bozulmasına, yok olmasına, ortadan kalkmasına yol açan, tahripkâr
YIKICI
(Hukuk) Tahripkar;mevcut bir yapıyı yıkmaya çalışan
yıkıcı
Favoriten