yüreksizce

listen to the pronunciation of yüreksizce
Türkisch - Englisch
cowardly
In the manner of a coward

I love to follow them, but not so cowardly, as my life remaine thereby in subjection.

{n} a want of courage
{a} fearful, timorus, mean
disapproval If you describe someone as cowardly, you disapprove of them because they are easily frightened and avoid doing dangerous and difficult things. I was too cowardly to complain. a cowardly act of violence. brave, courageous
lacking courage; ignobly timid and faint-hearted; "cowardly dogs, ye will not aid me then"- P B Shelley
Showing cowardice. Lacking in courage, unacceptably fearful, usually meant with some implication of a lack of consideration for others
lacking courage; ignobly timid and faint-hearted; "cowardly dogs, ye will not aid me then"- P
Shelley
Proceeding from fear of danger or other consequences; befitting a coward; dastardly; base; as, cowardly malignity
{s} fearful, lacking courage
Wanting courage; basely or weakly timid or fearful; pusillanimous; spiritless
yürek
heart

Tom has a heart of gold. - Tom altın yüreklidir.

It was a heartbreaking story. - O, yürek parçalayan bir hikaye idi.

yürek
stomach
yürek
guts

It took guts to do what Tom did. - Tom'un yaptığını yapmak yürek isterdi.

yürek
pluck
yürek
spunk
yürek
courage

Tom is really courageous, isn't he? - Tom gerçekten yürekli, değil mi?

Tom was amazingly courageous. - Tom inanılmaz yürekliydi.

yürek
spirit
yürek
pity, compassion
yürek
heart, heartstrings, emotions
yürek
prov. stomach, belly
yürek
audacity
yürek
courage, stoutheartedness, guts
yürek
heart, ticker " kalp; courage, guts" " cesaret; stomach" mide, karın, iç
yürek
ticker
yürek
breast
Türkisch - Türkisch

Definition von yüreksizce im Türkisch Türkisch wörterbuch

yürek
İskambil kâğıtlarının dört grubundan benekleri kırmızı, yürek biçiminde olanı, kupa
yürek
Bazı deyimlerde "hiçbir gizli, art düşüncenin karışmamış olduğu duygu" anlamını verir: "Savaş için en doğru kararları Meclisin verebileceğine yürekten inananlar vardı."- T. Buğra
yürek
Bir kimsenin ruhsal yönü, gönül: "Fazıla Hanımın elleri terliyor, yüreği sarsılıyordu."- S. F. Abasıyanık
yürek
Göğüs boşluğunda, iki akciğerin arasında, vücudun her yanından gelen kanı akciğerlere ve oradan gelen temiz kanı da vücuda dağıtan organ, kalp
yürek
Kalp
yürek
Herhangi bir şeyden çekinmeme, korkmama, yüreklilik, korkusuzluk, cesaret
yürek
Acıma duygusu
yürek
Mide, karın, iç
yürek
Bir kimsenin ruhsal yönü, gönül
yürek
Bazı deyimlerde "hiçbir gizli, art düşüncenin karışmamış olduğu duygu" anlamını verir
yürek
Acıma duygusu: "Ona merhume demek bile yürek parçalayıcı bir şeydir."- R. N. Güntekin
yürek
Mide, karın, iç: "Ayşe Hanım, kahveciden limon şekeri almış, yürek ferahlatır diye uzatıyor."- S. M. Alus. İskambil kâğıtlarının dört grubundan benekleri kırmızı, yürek biçiminde olanı, kupa
yüreksizce
Favoriten