O, zamanında varmak için koştu.
- He ran, so as to arrive on time.
Biz yoğun trafikten kaçınmak amacıyla, Noel için evde kaldık.
- We stayed home for Christmas, so as to avoid heavy traffic.
Onlar ağır silahlı mıydı?
- Were they heavily armed?
Teşvik paketi ağır biçimde eleştirildi.
- The stimulus package was heavily criticised.
Tom Mary ile tanışmadan önce, çok içerdi.
- Before Tom met Mary, he drank heavily.
Yola koyulamadılar çünkü çok kar yağdı.
- They could not set out because it snowed heavily.
Şirketimizin geleceği tehlikede. Son birkaç yıldır aşırı derecede borçluyuz.
- The future of our company is at stake. We have been heavily in the red for the last couple of years.
Aşırı derecede yağmur yağıyor.
- It is raining heavily.
Bina yangında ağır şekilde hasar gördü.
- The building was heavily damaged by fire.
Ağır şekilde sakinleşmiştim.
- I was heavily sedated.
Ne kadar şiddetle kar yağarsa yağsın gitmek zorundayım.
- No matter how heavily it snows, I have to leave.
Tom şiddetle öksürmeye başladı ve onun sağlığı hakkında endişeliyim.
- Tom has started coughing heavily and I'm worried about his health.
his heavily muscled arms.