The U.S. Secretary of State is trying to broker a ceasefire between the warring parties.
- ABD Dışişleri Bakanı, savaşan taraflar arasındaki ateşkes konusunda aracılık yapmaya çalışıyor.
The art of modern warfare does not necessarily require soldiers to be armed to the teeth to be effective as combatants.
- Modern savaş sanatı dövüşçüler gibi etkili olmak için tepeden tırnağa silahlandırılacak askerleri muhakkak gerektirmez.
Dan knows very well how to deal with psychological warfare.
- Dan psikolojik savaşla başa çıkmayı çok iyi bilir.
War is a crime against humanity.
- Savaş, insanlık dışı bir suçtur.
Our son died during the war.
- Oğlumuz savaşta öldü.
Sometimes the Allies could not avoid battle.
- Müttefikler bazen savaştan kaçınamadı.
He cheated death many times on the battlefield.
- Savaş alanında defalarca kefeni yırttı.
The art of modern warfare does not necessarily require soldiers to be armed to the teeth to be effective as combatants.
- Modern savaş sanatı dövüşçüler gibi etkili olmak için tepeden tırnağa silahlandırılacak askerleri muhakkak gerektirmez.
He was sent into combat.
- O, savaşa gönderildi.
Tom fought with all his might.
- Tom bütün gücüyle savaştı.
I didn't know that Mr. Williams fought in the Vietnam War.
- Bay Williams'ın Vietnam Savaşı'nda savaştığını bilmiyordum.
Eisenhower had campaigned to end the war.
- Eisenhower, savaşı sona erdirmek için mücadele etti.
This game has you battle against hordes of evil stoats.
- Bu oyun seni kötü gelincik sürülerine karşı savaştırır.
The army was involved in a number of brilliant actions during the battle.
- Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı.
Tom began to experience remorse for his actions during the war.
- Tom, savaş sırasındaki eylemleri için pişmanlık duymaya başladı.
There's no sign of a struggle.
- Bir savaş işareti yok.
That fight seemed like a life-or-death struggle.
- Bu savaş, bir yaşam ya da ölüm mücadelesi gibi görünüyordu.
Without supplies, his army could not fight very long.
- Malzemeler olmadan, onun ordusu çok uzun savaşamadı.
A great warrior radiates strength. He doesn't have to fight to the death.
- Büyük bir savaşçı güç yayar. O ölümüne savaşmak zorunda değildir.
The First World War began as a regional conflict and become one of history's worst humanitarian catastrophes.
- Birinci Dünya Savaşı bölgesel bir çatışma olarak başlamış ve tarihin en kötü insanlık felaketlerinden biri olmuştur.
The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars.
- İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.
He died fighting in the Vietnam War.
- Vietnam savaşında savaşırken öldü.
We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war.
- Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz.
Looting, raping, and plundering are common during wartime.
- Yağma, tecavüz ve talan, savaş sırasında yaygındır.
Anarchy can happen during wartime.
- Savaş sırasında anarşi olabilir.