She had a work contract.
- Bir iş sözleşmesine sahipti.
His contract runs for one more year.
- Onun sözleşmesi bir yıl daha geçerlidir.
Tom has broken our engagement.
- Tom sözleşmemizi bozdu.
I have a previous engagement.
- Bir önceki sözleşmem var.
The contract was rather loose.
- Sözleşme oldukça gevşek.
The contract is in the bag, so let's go out and celebrate.
- Sözleşme çantada, öyleyse kutlamak için dışarı çıkalım.
The details of the agreement are set forth in the contract.
- Anlaşmanın ayrıntıları sözleşmede belirtilir.
A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
- Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
I don't censor their articles.
- Onların sözleşmelerini sansürlemem.
Didn't you sign a lease?
- Bir kira sözleşmesi imzaladınız mı?
Are you going to renew your lease when it expires?
- Kira sözleşmesi bittiği zaman onu yenileyecek misin?
Bush respects the Geneva Convention.
- Bush Cenevre Sözleşmesine saygı duyuyor.
Bush never violated the Geneva Convention.
- Bush Cenevre Sözleşmesi'ni asla ihlal etmedi.