parayı

listen to the pronunciation of parayı
Türkisch - Englisch

Definition von parayı im Türkisch Englisch wörterbuch

para
money

How much money do you want? - Ne kadar para istiyorsun?

He has lots of money. - O aşırı para harcıyor.

parayı ödemek
fork out
Parayı veren düdüğü çalar
(Atasözü) Who pays the piper calls the tune
parayı bayılmak
fork out money
parayı bayılmak
shell out money
Parayı veren düdüğü çalar
He who pays the piper calls the tune
parayı alıp kaçmak
abscond with the money
parayı artırmak
raise the ante
parayı bayılmak
to shell out
parayı bayılmak
to pay out money
parayı denize atmak
to waste money
parayı denize atmak
to squander money, throw money down the drain
parayı havaya atmak
flip the coin
parayı sökülmek
slang to have to fork out some money
parayı sökülmek
pony up
parayı tedavülden kaldırma
demonetization, taking money out of circulation
parayı veren düdüğü çalar
(Atasözü) The one who pays the piper calls the tune
para parayı çeker
Money breeds money
Para parayı çeker
(Atasözü) Money makes (breeds) money
para parayı çeker
it takes money to make money
Para parayı çeker
Money begets money
para
{i} cash

Many people use cash machines to withdraw money. - Pek çok insan para çekmek için nakit para çekme makineleri kullanıyor.

Someone stole my cash. - Birisi benim paramı çaldı.

para
means

She lives beyond her means. - O, kazandığından çok para harcıyor.

Tom lives beyond his means. - Tom kazandığından çok para harcıyor.

para
dough

That dude is rolling in dough. - Şu arkadaş para içinde yüzüyor.

She's rolling in dough. - O çok para kazanıyor.

para
currency

In 1971 the United Kingdom changed its currency to the decimal system. - 1971 de Britanya Kırallığı parasını ondalık sisteme çevirdi.

The former Argentine currency was Austral. Its symbol was ₳. - Arjantin'in eski para birimi Austral'di. Sembolü ₳ idi.

para
shiners
para
{i} coin

The Italian paid for his coffee in Germany with Greek euro coins. - İtalyan, Almanya'da kahvesi için Yunan euro parası ile ödeme yaptı.

Time is the coin of your life. You spend it. Do not allow others to spend it for you. - Zaman hayatınızın parasıdır. Onu harcayın. Başkalarının sizin için harcamasına izin vermeyin.

harcamak (parayı)
go through
para
gelt (yiddish)
para
(Pisikoloji, Ruhbilim) para
para
(Argo) benjamins
para
(Argo) ruff
para
iron
para
fund

The governor took the money out of a slush fund. - Vali, örtülü ödenekteki parayı aldı.

IMF stands for International Monetary Fund. - IMF Uluslararası Para Fonu (IMF) anlamına gelir.

para
(Argo) dead prez
para
(Argo) dosh
para
kail
para
finances

A household is a group that shares the same living space and finances. - Ev halkı, aynı yaşam alanını ve parayı paylaşan bir gruptur.

para
banknote
para
(Ticaret) allowance
para
(Argo) dead presidents
para
(Argo) wonga
para
the wherewithal
para
{i} tin
para
(Argo) ends
para
capital

You worship money because you believe in capitalism. - Kapitalizme inandığın için paraya tapıyorsun.

Mr. Morita started a business by using borrowed money as capital. - Bay Morita sermaye olarak borç para kullanarak bir işe başladı.

para
oof
para
wealth
para
pelf
para
filthy lucre
para
obverse
para
leeway
para
lucre
para
take

The man claimed he didn't take the money. - Adam parayı almadığını iddia etti.

It takes a lot of money to keep up such a big house. - Böylesine büyük bir evi geçindirmek için çok para gerekir.

para
moolah
para
{i} chip

We all chipped in to buy our teacher a birthday present. - Hepimiz öğretmenimize bir doğum günü hediyesi almak için para verdik.

para
rich

Sometimes rich people look down on other people who do not have much money. - Bazen zengin insanlar çok parası olmayan diğer insanlara tepeden bakarlar.

If I had been rich, I would have given you some money. - Zengin olsaydım, ben sana biraz para verirdim.

bütün parayı kazanmak
break the bank
emanet parayı yiyen kimse
defaulter
emanet parayı çalmak
defalcate
gerekli parayı bulmak
raise the wind
para
monetary

They have monetary problems. - Onların parasal problemleri var.

It is important for a nation to have an adequate mix of monetary and fiscal policies. - Bir milletin para ve mali politikalarının yeterli karışımına sahip olması önemlidir

para
lolly
para
funds

We exhausted our funds. - Biz para kaynağını tükettik.

The telethon is a French TV program organized every year to collect funds in order to finance medical research. - Teleton tıbbi araştırmaları finanse etmek amacıyla para toplamak için her yıl düzenlenen bir Fransız televizyon programıdır.

para
bread

He had barely enough money to buy bread and milk. - Ekmek ve süt alacak kadar parası ancak vardı.

When he had no money, he couldn't buy any bread. - Parası olmadığı zaman hiç ekmek alamazdı.

para
rock

Tom and Mary have jumped together from Pulpit Rock with a parachute. It was a short but magical experience. - Tom ve Mary birlikte Pulpit Rock'tan paraşütle atladılar. Kısa ama büyülü bir deneyimdi.

para
kale
para
dust
para
money, cash, dough; (kâğıt) banknote; (madeni) coin; pecuniary
para
sugar
para
Chink
para
ducat
para
boodle
para
(a) para (one fortieth of a kuruş)
para
pecuniary
para
shekels

If you want to go to Israel, you need many shekels. Water costs only 0,50 ₪. - İsrail'e gitmek istiyorsan çok paraya ihtiyacın var. Su sadece 0,50 ₪.

para
pay dirt
para
(Hukuk) money, cash
para
Jack

My jacket has a secret pocket where I can hide money or other valuables. - Ceketimin para veya başka şeyler saklayabileceğim gizli bir cebi var.

Jack can't afford a new bicycle. - Jack'in yeni bir bisiklete parası yetemez.

para
green

Green is the color of money. - Yeşil, paranın rengidir.

para
coffers
para
brass

The five yuan coins are brass, and the ten yuan coins are made out of bronze. - Beş yuan paralar pirinç, ve on yuan paralar bronz dışında yapılır.

The 5 yen coin is made from brass and the 10 yen coin is made from bronze. - 5 yen bozuk para pirinçten yapılır ve 10 yen bozuk para bronzdan yapılır.

para
purse

Tom stole some money from Mary's purse. - Tom Mary'nin cüzdanından biraz para çaldı.

Tom stole some money from his mother's purse. - Tom annesinin çantasından biraz para çaldı.

para
rhino
para
wherewithal
para
kale,kail
para
exchequer
para
coffer
para
effective
para
wampum
para
loot
para
kickback
ver parayı götür ürünü
(Ticaret) cash-and-carry
Englisch - Englisch

Definition von parayı im Englisch Englisch wörterbuch

Pará
State in northern Brazil which has Belém as its capital
para
A woman who has had a certain number of pregnancies, indicated by the number prepended to this word
para
Short form of paralytic
para
A piece of Turkish money, usually copper, the fortieth part of a piaster, or about one ninth of a cent
para
paragraph(s)
para
Short form of parachutist
para
100 para equal 1 dinar
para
a soldier in the paratroops
para
(obstetrics) the number of live-born children a woman has delivered; "the parity of the mother must be considered"; "a bipara is a woman who has given birth to two children"
para
Ortho-, and Meta-
para
A prefix denoting: (a) Likeness, similarity, or connection, or that the substance resembles, but is distinct from, that to the name of which it is prefixed; as paraldehyde, paraconine, etc
para
Also used adjectively
para
prefix meaning behind, e g , para-appendiceal
para
That two groups or radicals substituted in the benzene nucleus are opposite, or in the respective positions 1 and 4; 2 and 5; or 3 and 6, as paraxylene; paroxybenzoic acid
para
(b) Specifically: (Organ
para
Short form of paragraph
para
Short form of paratrooper
para
an estuary in northern Brazil into which the Tocantins River flows 100 para equal 1 dinar
para
A para is a paratrooper. some guys just out of the paras. Para. is a written abbreviation for paragraph. See Chapter 9, para. 1.2. a paratrooper (paratrooper). par the written abbreviation of paragraph
para
port city in northern Brazil in the Amazon delta; main port and commercial center for the Amazon River basin
para
Chem
para
Short form of paramedic
para
prefix, beside, near
para
(pref ) far from, away, out, different from (k318)
para
A woman who has been delivered of a viable fetus
para
an estuary in northern Brazil into which the Tocantins River flows
para
A prefix signifying alongside of, beside, beyond, against, amiss; as parable, literally, a placing beside; paradox, that which is contrary to opinion; parachronism
para
also, an isomeric modification
para
having resemblance to certain features (e g Paralithic)
para
Formerly, one-hundredth of a dinar in Yugoslavia and, later, in the constituent states of that country
para
Paragraph Identifies a block of text It is a mix of #PCDATA and special text elements Attributes: N/A
para
Cf
para
Paraplegic
para
param: Sanskrit word meaning supreme
para
{i} coin of low value, penny
para
Beside/next to
para
A variety of forastero cacao bean cultivated in the Brazilian state of the same name
para
Refers to groups occupying 1,4 positions on a benzene ring
Türkisch - Türkisch

Definition von parayı im Türkisch Türkisch wörterbuch

Para
(Osmanlı Dönemi) AKÇA
Para
mangır
Para
tıngır
Para
(Osmanlı Dönemi) PAR
Para
mangiz
Para
tıkır
para
Devletçe bastırılan, üzerinde değeri yazılı kâğıt veya metalden ödeme aracı
para
Devletçe bastırılan, üzerinde saymaca değeri yazılı kâğıt veya metalden ödeme aracı, nakit
para
Kazanç: "Balıkçılıkta para vardır ama dalgıçlık kadar genç işidir."- S. F. Abasıyanık
para
Kuruşun kırkta biri
para
(Osmanlı Dönemi) akçe
Englisch - Türkisch

Definition von parayı im Englisch Türkisch wörterbuch

para
ötesinde
para
yakın

Onun felci ilerliyor ve yakında yataktan çıkamayacak. - His paralysis is progressing, and soon he won't be able to get out of bed.

para
(Biyokimya) yan

Bu paragraf iyi yazılmış ama son cümlede bir yanlışlık var. - This paragraph is well written, but there is a mistake in the last sentence.

para
(Pisikoloji, Ruhbilim) para
para
paragraf

Bu paragrafın anlamını anlayabiliyor musun? - Can you understand the meaning of this paragraph?

Provence iklimi üzerine bir paragraf yaz. - Write a paragraph on the climate in Provence.

para
paraşütçü asker

Tom paraşütçü askeri doktor olmak istemiyor. - Tom doesn't want to be a paramedic.

O bir paraşütçü asker miydi? - Was he a paratrooper?

para
(Diş Hekimliği) ' Yanında ' anlamında önek; bazen ' peri' ile aynı anlamda kullanılır
para
ikinci derecede
para
(Tıp) Benzol halkasında birbirine karşı mevkide bulunan elementlerin durumu
para
(Tıp) 1.Bir veya daha fazla doğum yapmış olan (çocuğu olan) kadın
para
benzer