one's subjects; fellow citizens; companions; followers

listen to the pronunciation of one's subjects; fellow citizens; companions; followers
Englisch - Türkisch

Definition von one's subjects; fellow citizens; companions; followers im Englisch Türkisch wörterbuch

people
millet

İngilizler becerikli bir millettirler. - The English are a practical people.

Çinliler cana yakın bir millettir. - The Chinese are a friendly people.

people
ulus

Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz. - According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs.

Yahudiler Tanrı tarafından seçilmiş bir ulustur. - Jews are a people chosen by God.

people
insanlar

Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar. - After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.

Sosyal ağ siteleri, 13 yaşından küçük insanlar için tehlikelidir. - Social networking sites are dangerous for people under 13.

people
{i} 1. birileri: Be quiet! There are people in the next room. Sus! Yandaki odada birileri var. Are there people in the next room? Bitişikteki
people
{f} insan yerleştirmek
people
dünya

Dünyada birçok insan açtır. - Many people in the world are hungry.

Dünyada üç tip insan vardır: sayı sayabilenler, ve sayamayanlar. - There are three different types of people in the world: those who can count, and those who can't.

people
beşer
people
kalabalık

Caddede bir kalabalık var. - There is a crowd of people on the street.

Sözcünün etrafında büyük bir kalabalık toplandı. - A crowd of people gathered around the speaker.

people
el
people
insanoğlu
people
kişiler

Onun romanları genç kişiler arasında ünlüdür. - His novels are popular among young people.

Romatoid artrit belirtileri olan kişiler, ne yedikleri konusunda çok dikkatli olmalılar. - People with rheumatoid arthritis symptoms should be careful about what they eat.

people
ümmet
people
kimse

Hiç kimse kaç kişi öldüğünden emin değildi. - No one is sure how many people died.

Bir grup insanın bizimle birlikte su kayağına gideceğini düşünmüştüm. Fakat kesinlikle başka hiç kimse gelmedi. - I thought a bunch of people would go water skiing with us, but absolutely no one else showed up.

people
kişi

Ailemde dört kişi var. - There are four people in my family.

Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi. - Only a few people showed up on time.

people
kodak üyeleri
people
akrabalar
people
(fiil) insan yerleştirmek
people
birileri: Be quiet! There are people in the next room. Sus! Yandaki odada birileri var. Are there people in the next room? Bitişikteki
Englisch - Englisch
people
one's subjects; fellow citizens; companions; followers
Favoriten