Tom hemen hemen her türlü aracı sürebilir.
- Tom can drive almost any kind of vehicle.
Tom ve Mary hemen hemen her zaman okuldan sonra tenis oynarlar.
- Tom and Mary almost always play tennis after school.
Az daha treni kaçırıyordum.
- I almost missed the train.
Kylie Minogue için neredeyse ağlıyordum.
- I was almost crying for Kylie Minogue.
Sahra Çölü, neredeyse Avrupa kadar büyük.
- The Sahara Desert is almost as large as Europe.
Roman yaklaşık olarak 20,000 adet sattı.
- The novel has sold almost 20,000 copies.
Tom adeta bir kız gibi gözüküyor.
- Tom almost looks like a girl.
Yakınlarda ucuz bir otel biliyor musun?
- Do you know a cheap hotel nearby?
Yakınlarda bir posta kutusu var mı?
- Is there a mailbox near here?
Yakında bir telefon var mı?
- Is there a telephone nearby?
Bu ev yakında, iki yatak odası ve bir oturma odası var, ve dekorasyonu kötü değil; ayda 1500.
- This house is nearby, it has two bedrooms and a living room, and the decoration isn't bad; it's 1500 a month.
Tom'a az kalsın araba çarpıyordu.
- Tom almost got hit by a car.
Az kalsın Tom'un söylediklerine inanıyordum.
- I almost believed what Tom said.
Dün ben Denizli'ye gittim ve kümesin yakınında bir horoz gördüm.
- Yesterday I went to Denizli and I saw a rooster near the coop.
Buranın yakınında iyi bir Tayland restoranı var.
- There's a nice Thai restaurant near here.
Don't try to remember every sentence of the text, it's almost impossible.
- Versuche nicht, dir jeden Satz des Textes zu merken, das ist nahezu unmöglich.
Almost everything has been improved.
- Nahezu alles wurde verbessert.