nadi̇ren

listen to the pronunciation of nadi̇ren
Türkisch - Englisch

Definition von nadi̇ren im Türkisch Englisch wörterbuch

nadiren
seldom

He seldom gets sick because he is careful about his health. - Sağlığı hakkında dikkatli olduğundan dolayı o nadiren hastalanır.

She seldom, if ever, goes to movies by herself. - Nadiren, kırk yılda bir, kendi başına sinemaya gider.

nadiren
rarely

Although she lives nearby, I rarely see her. - Yakında yaşamasına rağmen , onu nadiren görürüm.

I rarely listen to the radio. - Nadiren radyo dinlerim.

nadiren
occasional

Tomorrow's weather should be sunny with occasional rain. - Yarınki hava güneşli ve nadiren yağışlı olmalı.

nadiren
every once in a while
nadiren
few and far
nadiren
far between
nadiren
once in a while
nadiren
seldom, rarely
nadiren
uncommonly
nadiren
seldomly
nadiren
infrequently

I infrequently purchase fast food, but I'm not proud of it. - Ben nadiren fast food satın alırım, ama bundan gurur duymuyorum.

nadiren
seldom, if ever
nadiren
occasionally
nadiren
hardly

Tom hardly ever asks questions. - Tom nadiren soru sorar.

nadiren
if ever

She seldom, if ever, goes to movies by herself. - Nadiren, kırk yılda bir, kendi başına sinemaya gider.

She seldom, if ever, goes out after dark. - O, nadiren, kırk yılda bir, karanlık çöktükten sonra dışarı çıkar.

nadiren
unusually
nadiren
once in a blue moon
nadiren
infrequent

I infrequently purchase fast food, but I'm not proud of it. - Ben nadiren fast food satın alırım, ama bundan gurur duymuyorum.

Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) Nâdir ve az olarak. Çok aralıklı. Pek az bulunur
nadiren
Seyrek, seyrek olarak, pek az, binde bir
nadiren
Seyrek, seyrek olarak, pek az, binde bir: "Onların evine nadiren yemeğe gittiğim akşamlar..."- H. E. Adıvar
nadi̇ren
Favoriten