Tom Mary'nin şimdi nerede olduğunu bilmiyor.
- Tom weiß nicht, wo Mary jetzt ist.
Şimdi ayrılmalıyım, beni uçuş için arıyorlar.
- Jetzt muss ich gehen, sie rufen gerade meinen Flug auf.
O şimdiye kadar okuduğum en iyi kitap.
- Es ist das beste Buch, dass ich bis jetzt gelesen habe.
Şimdi havaalanındayım.
- I'm at the airport now.
Saat şimdi yedi kırk beş.
- It's quarter to eight now.
Tom şu ana kadar otuzun üzerinde olmalı.
- Tom must be over thirty by now.
Tom şu ana kadar Mary'den bir haber almış olması gerektiği için endişeli.
- Tom is worried because he should have heard from Mary by now.
İlerlemek ve faturayı hemen ödemek sanırım mantıklı olur.
- I suppose it makes sense to go ahead and pay the bill right now.
Büyükannem hemen hemen her gün bir yürüyüş için dışarı çıkardı fakat şimdi o nadiren, kırk yılda bir, dışarı çıkar.
- My grandmother used to go out for a walk almost every day, but now she seldom, if ever, goes out.
Asama yanardağı şu an hareketsiz.
- Mt. Asama is now dormant.
Onun yardımı olmasa, şu an hayatta olmam.
- If it weren't for her help, I would not be alive now.
Şimdi bile, biz halen onun gerçek katil olduğundan şüpheleniyoruz.
- Even now, we still doubt that he is the real murderer.
Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.
- Hurry up! You should be ready by now.
Zaman zaman sınıfta uyuyakalırım.
- I fall asleep in the class every now and then.
Tom zaman zaman Mary'den haber alır.
- Tom hears from Mary every now and then.
You're by my side; everything's fine now.
- Du bist an meiner Seite, jetzt ist alles gut.
Uh, now it's really weird...
- Oh, jetzt ist es wirklich verwirrend...