If you don't hurry you wont finish on time.
Eve gitmek için acelesi vardı.
- She was in a hurry to go home.
Buradan aceleyle ayrıldı.
- She left here in a hurry.
Acele etmek için herhangi bir büyük neden var gibi görünmüyor.
- It doesn't look like there's any big reason to hurry.
Gerçekten acele etmek zorundayız.
- We've really got to hurry.
John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
- John was in such a hurry that he had no time for talking.
Tom'un, eve dönmek için özel bir telaşı yoktu.
- Tom was in no particular hurry to get back home.
Mary çabucak hastaneye gitti.
- Mary hurried to the hospital.
İstasyona aceleyle gittik, ama treni kaçırdık.
- We hurried to the station only to miss the train.
Ayıracak zamanları olmadığından dolayı aceleyle kasabaya geri döndüler.
- Because they had no time to spare, they hurried back to town.
Acele etmen için bir amacın yoksa acele etme.
- Don't hurry if there's no purpose to your hurrying.
Ben acele etmek için herhangi bir neden görmüyorum.
- I don't see any reason for hurrying.
Nick otobüsü yakalamak için acele etti.
- Nick hurried to catch the bus.
Biz otobüse yetişmek için acele ettik.
- We hurried to catch the bus.
Acele etmen için bir amacın yoksa acele etme.
- Don't hurry if there's no purpose to your hurrying.
Acele etmek hataların yapılmasına yol açar.
- Hurrying leads to mistakes being made.
Çabuk! Biz geç kalacağız.
- Hurry up! We'll be late.
Çabuk ol, yoksa treni kaçıracağız.
- Hurry up, or we'll miss the train.
Acele et, yoksa son treni kaçıracaksın.
- Hurry up, or you will be late for the last train.
Acele et, yoksa treni kaçıracaksın.
- Hurry, or you'll miss the train.
Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.
- At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders.
Tom aceleyle odayı terk etti.
- Tom left the room hurriedly.
O bunu telaşla yazdı.
- He wrote it hurriedly.
İşi hızlandırmak zorunda kaldım.
- I had to hurry the work.
İşi hızlandırmak zorunda kaldım.
- I had to hurry the work.