having an offensive or intense odor or flavor

listen to the pronunciation of having an offensive or intense odor or flavor
Englisch - Türkisch

Definition von having an offensive or intense odor or flavor im Englisch Türkisch wörterbuch

strong
güçlü

Herkesin hem güçlü hem de zayıf noktaları vardır. - Everyone has both strong and weak points.

İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı. - The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.

strong
{s} sert

Bu kahve gerçekten sert. - This coffee is really strong.

Tom'un içkisi seninkinden ya da benimkinden daha sert. - Tom's drink is stronger than yours or mine.

strong
kesin (görüş)
strong
muazzam
strong
mukavemetli

Mukavva, kağıttan daha mukavemetlidir. - Cardboard is stronger than paper.

strong
yaman
strong
{s} ağır

Açlık en ağır sorunlardan biridir. - Hunger is one of the strongest griefs.

Bu ağır metal kutuları taşımak için yeterince güçlüyüm. - I'm strong enough to carry those heavy metal boxes.

strong
(içki/sigara/vb.) sert
strong
şiddetli

Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu. - A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.

Tom'un Mary'ye olan yoğun ilgisi, bende şiddetli bir kıskançlık hissi uyandırdı. Ama belli etmedim. - Tom's strong interest in Mary provoked my jealousy. But I managed to conceal.

strong
ağır kokulu
strong
metin
strong
sağlam

Karton, kağıttan daha sağlamdır. - Cardboard is stronger than paper.

Ahır küçüktü ama sağlamdı. - The barn was small, but it was strong.

strong
{s} istikrarlı

İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti. - The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.

O,İngilizceyi istikrarlı bir Alman aksanıyla konuşur. - He speaks English with a strong German accent.

strong
(zarf) güçlü olarak, kuvvetle, şiddetle
strong
{s} keskin
strong
{s} istekli

O, dürüst, güçlü ve kararlar vermek için istekliydi. - He was honest, strong, and willing to make decisions.

strong
{s} alkollü
strong
temeli sağlam
strong
{s} şiddetli (rüzgâr/darbe)
strong
{s} iradeli

Mary çok iradeli bir kadın. - Mary is a very strong-willed woman.

O ürkek görünüyor, ama o aslında iradeli bir kişidir. - She seems timid, but she's actually a strong-willed person.

Englisch - Englisch
strong
having an offensive or intense odor or flavor

    Silbentrennung

    ha·ving an of·fen·sive or in·tense o·dor or fla·vor

    Türkische aussprache

    hävîng ın ıfensîv ır întens ōdır ır fleyvır

    Aussprache

    /ˈhavəɴɢ ən əˈfensəv ər ənˈtens ˈōdər ər ˈflāvər/ /ˈhævɪŋ ən əˈfɛnsɪv ɜr ɪnˈtɛns ˈoʊdɜr ɜr ˈfleɪvɜr/
Favoriten