having an offensive or intense odor or flavor

listen to the pronunciation of having an offensive or intense odor or flavor
Английский Язык - Турецкий язык

Определение having an offensive or intense odor or flavor в Английский Язык Турецкий язык словарь

strong
güçlü

Taro güçlü bir sorumluluk duygusuna sahiptir. - Taro has a strong sense of responsibility.

İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı. - The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.

strong
{s} sert

Sert bir rüzgar esiyordu. - A strong wind was blowing.

Dün sert rüzgarların yanı sıra, yoğun yağmur yağdı. - Not only were there strong winds yesterday, but also it rained heavily.

strong
kesin (görüş)
strong
muazzam
strong
mukavemetli

Mukavva, kağıttan daha mukavemetlidir. - Cardboard is stronger than paper.

strong
yaman
strong
{s} ağır

Bu ağır metal kutuları taşımak için yeterince güçlüyüm. - I'm strong enough to carry those heavy metal boxes.

Açlık en ağır sorunlardan biridir. - Hunger is one of the strongest griefs.

strong
(içki/sigara/vb.) sert
strong
şiddetli

Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu. - A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.

Düşmana karşı şiddetli bir taarruza geçtiler. - They began with a strong attack against the enemy.

strong
ağır kokulu
strong
metin
strong
sağlam

Ahır küçüktü ama sağlamdı. - The barn was small, but it was strong.

Karton, kağıttan daha sağlamdır. - Cardboard is stronger than paper.

strong
{s} istikrarlı

O,İngilizceyi istikrarlı bir Alman aksanıyla konuşur. - He speaks English with a strong German accent.

İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti. - The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.

strong
(zarf) güçlü olarak, kuvvetle, şiddetle
strong
{s} keskin
strong
{s} istekli

O, dürüst, güçlü ve kararlar vermek için istekliydi. - He was honest, strong, and willing to make decisions.

strong
{s} alkollü
strong
temeli sağlam
strong
{s} şiddetli (rüzgâr/darbe)
strong
{s} iradeli

O ürkek görünüyor, ama o aslında iradeli bir kişidir. - She seems timid, but she's actually a strong-willed person.

Tom güçlü iradelidir. - Tom is strong-willed.

Английский Язык - Английский Язык
strong
having an offensive or intense odor or flavor

    Расстановка переносов

    ha·ving an of·fen·sive or in·tense o·dor or fla·vor

    Турецкое произношение

    hävîng ın ıfensîv ır întens ōdır ır fleyvır

    Произношение

    /ˈhavəɴɢ ən əˈfensəv ər ənˈtens ˈōdər ər ˈflāvər/ /ˈhævɪŋ ən əˈfɛnsɪv ɜr ɪnˈtɛns ˈoʊdɜr ɜr ˈfleɪvɜr/
Избранное