Biz Afganistan'da petrol için savaşmıyoruz fakat demokrasiyi korumak için savaşıyoruz.
- We're not fighting a war in Afghanistan for oil but to preserve democracy.
Tuz yiyeceği çürümekten korumak için yardımcı olur.
- Salt helps to preserve food from decay.
Ayılar uyuduğunda ya da uzandığında onların duruşları ısıdan kurtulmak ya da onu korumak isteyip istemediklerine bağlıdır.
- When bears sleep or lie down, their postures depend on whether they want to get rid of heat or conserve it.
Suyu korumak zorundayız.
- We've got to conserve water.
Tom gücünü korumak zorundadır.
- Tom must conserve his strength.
Doğal kaynaklarımızı korumaya çalışmalıyız.
- We must try to conserve our natural resources.
İyi geleneklerin korunması gerekir.
- Good traditions should be preserved.
Bizim barışçıl anayasamızı korumamız gerekir.
- We must preserve our peaceful constitution.