Bu film çocuklar için korkutucu.
- This movie is frightening to the children.
Bu korkutucu bir düşünce.
- That's a frightening thought.
Beni gerçekten korkutuyorsun.
- You're really frightening me.
Büyük köpek onları korkutuyor.
- The big dog is frightening them.
İman olmayan bir kişi ürkütücüdür.
- A person without faith is frightening.
Aşk tanıdığın biri için ürkütücü mü?
- Is love frightening to anyone you know?
İngiltere'deki ayaklanma dehşet verici.
- The rebellion in England is frightening.
Seni korkutmak istemedim.
- I didn't want to frighten you.
Seni korkutmak istemedim.
- I didn't mean to frighten you.
Berbat bir şeyin kokusunu alıyorum.
- I smell something awful.
O şarkıcının berbat bir sesi var.
- That singer has an awful voice.
Ona böyle korkunç şeyler söyledim. Ben çok kötü hissediyorum.
- I said such horrible things to him. I feel so awful.
Çok kötü görünüyorsun. Ne oldu?
- You look awful. What happened?
Korkutmamak için onunla nazik şekilde konuştum.
- I spoke to him kindly so as not to frighten him.
Fırtınanın hiddeti çocukları korkuttu.
- The fury of the storm frightened the children.
Bu korkunç köpeği nereden buldun?
- Where did you find this awful dog?
Burada çok az mağaza var ve sinema da korkunç.
- There are very few shops and the cinema is awful.
Tom çok yorgun görünüyor.
- Tom does seem awfully tired.
Ben geç kaldığım için çok üzgünüm.
- I'm awfully sorry that I was late.
Müthiş bir bisikletim var.
- I have an awful bike.
Ne müthiş bir dünyada yaşıyoruz!
- What an awful world we live in!
The scientist was frightening the timid children.
The frightening scientist lived in an old shack.
... frightening pace of change. ...