Maskeler sarı kum tozunu,polenlerden dahada küçük,ne kadar iyi engelleyebilir?Sanırım o polenden oldukça daha fazla bir baş belasıdır.
 - Just how well can masks block the, even smaller than pollen, yellow sand dust? I think it much more of a nuisance than pollen.
O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
 - She earns more than she spends.
Onu tanıdıkça daha çok seversin.
 - The more you know about him, the more you like him.
Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?
 - I'd like to stay one more night. Is that possible?
Zaman başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
 - Time is more precious than anything else.
İyi sağlık başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
 - Good health is more valuable than anything else.
Ateistlerin tüm dindar ve sosyalistlerden daha merhametli olduğunu biliyorum.
 - I know atheists that have more humanity than all these religious and these socialists.
Tüm istediğim biraz daha dikkatti.
 - All I wanted was a little more attention.
Doktor kırık parmağından ziyade Tom'un ayak bileği hakkında daha endişeli olduğunu söyledi.
 - The doctor said he was more concerned about Tom's ankle than his broken finger.
Yarasa, bir kuş olmaktan ziyâde, bir sıçandır.
 - A bat is no more a bird than a rat is.
Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
 - I like coffee much more than tea.
Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
 - Humility often gains more than pride.
Bu sahte çevrecilikten daha fazla bir şey değil.
 - That's nothing more than greenwashing.
Size söyleyebileceğim daha fazla bir şey yok.
 - There's nothing more I can tell you.