Tatillerde, zamanımı hiçbir şey yapmadan geçiriyorum.
- Ich hab in den Ferien meine Zeit damit verbracht, nichts zu tun.
Tatile daha beş gün var.
- Es sind noch fünf Tage bis zu den Ferien.
Tom kapıyı kırmak için uğraşmaya başladı.
- Tom began trying to break down the door.
Peter vazoyu kırmak niyetinde değildi.
- Peter didn't intend to break the vase.
Onlar şu anda bir mola veriyorlar.
- They're having a break at the moment.
İşin yarısını yaptım ve şimdi bir mola verebilirim.
- I've done half the work, and now I can take a break.
Savaş çıksa ne yaparsın?
- What would you do if war were to break out?
Ben dün kahvaltı etmeden evden çıktım.
- I left home without having breakfast yesterday.
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
- We must work hard to break down social barriers.
Herkesin bir kırılma noktası var.
- Everybody has a breaking point.
Plastik kolayca kırılmaz.
- Plastic does not break easily.
Peter vazoyu kırmak niyetinde değildi.
- Peter didn't intend to break the vase.
Lütfen bu vazoyu kırmamak için dikkatli ol.
- Please be careful not to break this vase.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
- A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
She talked her husband into having a holiday in France.
- Sie überredete ihren Mann, die Ferien in Frankreich zu verbringen.
The holidays came to an end at last.
- Die Ferien kamen schließlich zum Ende.