O çok aydınlatıcıydı.
- That was very enlightening.
İnsanları aydınlatmak çok kolaydır.
- Enlightening the people is very easy.
O çok aydınlatıcıydı.
- That was very enlightening.
Fransa Dünya'yı Aydınlatan Özgürlük heykelini Amerika Birleşik Devletleri'ne hediye etti.
- France gave the United States the statue of Liberty Enlightening the World.
İnsanları aydınlatmak çok kolaydır.
- Enlightening the people is very easy.
Yakılan her kitap dünyayı aydınlatır.
- Every burned book enlightens the world.
Televizyon izleyicileri eğlendirmesinin yanı sıra onları aydınlatır.
- Television enlightens the viewers as well as entertains them.
Televizyon izleyicileri eğlendirmesinin yanı sıra onları aydınlatır.
- Television enlightens the viewers as well as entertains them.
Yüzü mutluluktan aydınlandı.
- Her face was enlightened by happiness.
Bilgeliğin ışığı yeni ufukları aydınlatmalıdır.
- The ray of wisdom must enlighten new horizons.
İnsanları aydınlatmak çok kolaydır.
- Enlightening the people is very easy.