davranışçı

listen to the pronunciation of davranışçı
Türkisch - Englisch
behaviorist
behaviourist
davranış
{i} behaviour

It's evident that human behaviour is more dangerous for the environment than radiation. - Apaçık ortadadır ki, insan davranışları çevre için radyasyondan daha tehlikelidir.

Her behaviour isn't normal for a young girl. - Onun davranışı genç bir kız için normal değil.

davranış
behavior

Tom decided to stop drinking and reform his behavior. - Tom içmeyi bırakmaya ve davranışını değiştirmeye karar verdi.

His behavior disappointed many of his friends. - Onun davranışı arkadaşlarının çoğunu hayal kırıklığına uğrattı.

davranış
conduct

I am ashamed of my son's conduct. - Oğlumun davranışından utanıyorum.

She was asked to account for her conduct. - Ona davranışı için hesap soruldu.

davranış
manner

The clerk was dismissed on the grounds of her rude manners. - Memur kaba davranışları gerekçesiyle görevden alındı ​​.

Dennis doesn't have rough manners. - Dennis'in kaba davranışları yoktur.

davranış
attitude

Culture plays a dynamic role in shaping an individual's character, attitude, and outlook on life. - Kültür bir bireyin karakterinin, davranışının ve hayata bakış açısının şekillenmesinde dinamik bir rol oynar.

I can't stand that attitude of his. - Onun o davranışına dayanamam.

davranış
{i} act

He appears brave, but it's just an act. - O cesur görünüyor fakat o sadece bir davranış.

Her actions disturb me. - Onun davranışları beni rahatsız ediyor.

davranış
{i} treatment

I'm not accustomed to such treatment. - Böyle bir davranışa alışık değilim.

davranış
deportment

She gave her reporters social deportment tips. - O muhabirlerine sosyal davranış ipuçları verdi.

davranış
{i} form

Behaviour is the highest form of preaching. - Davranış vaazın en yüksek biçimidir.

davranış
deal
davranış
{i} dealing
davranış
rudeness
davranış
geste
davranış
(Argo) stuff
davranış
action

Her actions disturb me. - Onun davranışları beni rahatsız ediyor.

It's hard for me to explain my actions. - Davranışlarımı açıklamak benim için zor.

davranış
front
davranış
asperity
davranış
fashion
davranış
{i} way

He grumbled about the way they treated him. - Onların ona davranış tarzı hakkında söylendi.

His warm way with people had made him hugely popular. - Onun insanlara sıcak davranışı onu oldukça popüler yapmıştı.

davranış
deed

Bad thoughts lead to bad deeds. - Kötü düşünceler kötü davranışlara yol açar.

davranış
stroke
davranış
demeanour [Brit.]
davranış
proceeding
davranış
behaviour [Brit.]
davranış
behavioural [Brit.]
davranış
(Hukuk) action, conduct, stance
davranış
behavior; conduct, comportment, deportment; treatment (of someone)
davranış
action, deed, something done
davranış
turn
davranış
bearing
davranış
doings
davranış
demeanor
davranış
behaviour, conduct, attitude, act, manner, demeanour
davranış
behavioral
davranış
gesture, notable or expressive action
davranış
movement, action, motion
davranış
comportment
davranış
{s} behavioural
davranış
{i} demeanour
davranış
behave

He behaved in a cheap manner. - O, adi davranış sergiledi.

Many people cannot understand the way hackers behave. - Birçok kişi bilgisayar korsanlarının davranış tavrını anlayamıyor.

Türkisch - Türkisch

Definition von davranışçı im Türkisch Türkisch wörterbuch

Davranış
hareket
davranış
Davranma işi veya biçimi, tutum, davranım, muamele, hareket: "Düşünceleri, davranışları bana ters gelen biriyle bir arada oturamam elbet!"- N. Cumalı
davranış
Dıştan gözlemlenebilecek tepkilerin toplamı
davranış
Organizmanın uyaranlar karşısındaki tepkilerinin bütünü
davranış
Davranma işi veya biçimi, tutum, muamele, hareket