dammar

listen to the pronunciation of dammar
Englisch - Türkisch

Definition von dammar im Englisch Türkisch wörterbuch

damar
ağaç reçinesi
Türkisch - Türkisch
Vernik yapmakta kullanılan bir tür reçine
Endonezya ve yeni zelanda'da yetişen bir ağaçtan elde edilen bir tür reçine
DAMAR
(Osmanlı Dönemi) Mermer ve ona benzer dalgalı şeylerdeki çizgiler
DAMAR
(Osmanlı Dönemi) Irk
DAMAR
(Osmanlı Dönemi) t. İstidad. Huy, tabiat, inat
DAMAR
(Osmanlı Dönemi) Damar veya köke benzeyip bir cismin her tarafına uzanan yollar
DAMAR
(Osmanlı Dönemi) Toprağın içindeki maden filizleri ve su tabakası
DAMAR
(Osmanlı Dönemi) İnsan bedeninde kanın dolaştığı yollar, şiryan
Damar
reg
Damar
filon
Damar
(Osmanlı Dönemi) MEZHAR
Damar
via
damar
Kanın vücudun çeşitli kısımlarına taşınmasını sağlayan kanal
damar
Başka türden katmanların arasında bulunan sıvı, maden veya mineral katmanı
damar
Böceklerde kanat zarını dik tutmaya yarayan organ
damar
Soy, yaradılış
damar
Böceklerde kanat zarınıdik tutmaya yarayan organ
damar
Huy, mizaç. İçinde ongun besi suyunun dolaştığı odunsu dokudan boru
damar
Mermerde, bazıtaşlarda ve tahta kesitlerinde renk ayrılığı gösteren dalgalı çizgi
damar
Mermerde, bazı taşlarda ve tahta kesitlerinde renk ayrılığı gösteren dalgalı çizgi
damar
Canlı varlıklarda kanın veya besleyici sıvıların dolaştığı kanal: "Alnında ve şakaklarında şişen damarlar ağrıyordu."- P. Safa
Englisch - Englisch
Shorea robusta and the dammar pine
An oleoresin used in making varnishes; dammar gum; dammara resin
{i} hard resin used in making varnish
any of various hard resins from trees of the family Dipterocarpaceae and of the genus Agathis; especially the amboyna pine
It is obtained from certain resin trees indigenous to the East Indies, esp
damar
any of various hard resins from trees of the family Dipterocarpaceae and of the genus Agathis; especially the amboyna pine
damar
{i} dammar, hard resin used in making varnish and oil paints
Türkisch - Englisch

Definition von dammar im Türkisch Englisch wörterbuch

damar
{i} vessel

A blood vessel burst inside his brain. - Beyninde bir kan damarı patladı.

The nurse hit a blood vessel. - Hemşire damardan enjeksiyon yaptı.

damar
vein

My daughter cut her veins with a piece of glass. - Kızım bir cam parçası ile damarlarını kesti.

The blood of heroes flows in my veins. - Damarlarımda kahramanların kanı akıyor.

damar
vascular
damar
rift
damar
core
damar
(Madencilik) lode
damar
(Coğrafya) seam
damar
(Madencilik) large
damar
(İnşaat) veining
damar
bad temper
damar
stem
damar
vein (in marble, a rock); seam; lode
damar
blood vessel, vein; vein, lode; vein, character; bad temper
damar
phlebo
damar
(ağaç vb.) streak
damar
string
damar
vein, artery, or vessel (in which blood flows)
damar
(yaprak) nerve
damar
blood vessel

The nurse hit a blood vessel. - Hemşire damardan enjeksiyon yaptı.

Blood flows through blood vessels. - Kan, kan damarları aracılığıyla akar.

damar
grain

It's easier to cut wood with the grain. - Tahtayı damar yönünde kesmek daha kolaydır.

damar
scrapeam
damar
vas
damar
vaso
dammar
Favoriten