I'll be back in ten minutes.
- 10 dakika içinde döneceğim.
Another ten minutes' walk brought us to the shore.
- On dakikalık bir başka yürüyüş bizi kıyıya getirdi.
I'll be back in ten minutes.
- 10 dakika içinde döneceğim.
Stir once every fifteen minutes.
- Her on beş dakikada bir kez karıştırın.
I'll be back in ten minutes.
- 10 dakika içinde döneceğim.
An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?
- İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?
One minute has sixty seconds.
- Bir dakikada altmış saniye vardır.
I missed the train by only one minute.
- Ben sadece bir dakika ile treni kaçırdım.
Just a moment. I haven't made up my mind yet.
- Bir dakika. Henüz kararımı vermedim.
Just a moment. I haven't finished yet.
- Bir dakika. Henüz bitirmedim.