dışarıya

listen to the pronunciation of dışarıya
Türkisch - Englisch
1. outside, out, towards the outside. 2. abroad
out

I can't go out because I have a lot of homework. - Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.

Go out and breathe some fresh air instead of watching TV. - Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.

outward
outdoors

Everyone rushed outdoors. - Herkes dışarıya koştu.

Apply sunscreen before you go outdoors. - Dışarıya çıkmadan önce güneş kremi sürün.

out, outside, outwards, outward; abroad
outwards
outside

Tom went back outside. - Tom dışarıya geri döndü.

Come outside with me. - Benimle dışarıya gel.

dışarı
{i} outside

Shall we take this outside? - Bunu dışarı götürelim mi?

Could we have a table outside? - Dışarıda bir masaya oturabilir miyiz?

dışarıya çıkmak
go out

Would you like to go out for a drink after work? - İşten sonra bir içki için dışarıya çıkmak ister misin?

Do you want to go out and get something to eat? - Dışarıya çıkmak ve yiyecek bir şey almak ister misin?

dışarıya satmak
export
dışarıya mal göndermek
export
dışarıya açılmak
open out
dışarıya bakan ön diş
bucktooth
dışarıya fırlamak
1. to (jump up and) rush out. 2. (for eyes) to protrude
dışarıya giden
outward
dışarıya hücum
sally
dışarıya iş vermek
put out
dışarıya kaydırma
shift out
dışarıya okuma
readout
dışarıya yuvarlama
roll-out
dışarıya çıkmak
fall out
dışarıya çıkmak
go outside
dışarıya çıkmak
sally out
dışarıya çıkmak
a) to go out b) to take the air
dışarıya çıkmak
sally forth
dışarı
out

Most young adults enjoy going out at night. - Çoğu genç yetişkin geceleyin dışarı çıkmaktan hoşlanır.

I can't go out because I have a lot of homework. - Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.

dışarı
(Bilgisayar) inset
dışarı
off

He rushed out of the office. - O ofisten dışarı fırladı.

Make sure to turn off all the lights before going out. - Tüm ışıkların kapatıldığından emin ol dışarıya çıkmadan önce.

dışarı
forth
dışarı
clear

The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors. - Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.

dışarı
the space outside
dışarı
outside, exterior; out; abroad
dışarı
foreign lands, abroad
dışarı
exterior
dışarı
the outside, exterior
dışarı
the provinces (as opposed to the capital); the country (as opposed to the town)
dışarı
outside of

The outside of the house was very run down. - Evin dışarısı çok köhneydi.

Sami would never go outside of his house. - Sami asla evinden dışarı çıkmazdı.

dışarı
ex
dışarı
per

A person named Sato came to visit while you were out. - Sen dışarıdayken Sato isimli biri seni ziyarete geldi.

A young person is waiting for you outside. - Genç bir adam seni dışarıda bekliyor.

Türkisch - Türkisch

Definition von dışarıya im Türkisch Türkisch wörterbuch

dışarı
Yurt dışı
dışarı
Dışa, dış çevreye: "Artık komutanlardan başka hiç kimse dışarı çıkmazdı."- A. İlhan
dışarı
Dış çevre, dış yer, hariç: "Dışarıda yağmur yağıyor."- S. F. Abasıyanık
dışarı
Dış çevre, dış yer, hariç
dışarı
Yurt dışı: "Dışarıyla iyi geçiniyorduk, Yunanlılarla az kalsın birleşecek kadar sıkı fıkı idik."- B. Felek
dışarı
Kişinin konutundan ayrı olan yer
dışarı
Dışa, dış çevreye
dışarı
Kişinin konutundan ayrı olan yer: "Dışarıda, çocuklar birdirbir oynamaya dalmışlardı."- A. İlhan
dışarıya
Favoriten