dışarıdaki

listen to the pronunciation of dışarıdaki
Türkisch - Englisch
outside

Maria was bedridden. The only contact she had with the outside world was via the TV broadcasts. - Maria yatalaktı. Dışarıdaki dünyayla tek irtibatı televizyon yayınları aracılığıyla oluyordu.

I didn't feel like studying because the noise outside was getting on my nerves. - Dışarıdaki gürültü sinirime dokunduğu için canım çalışmak istemedi.

outsider
out

Tom could hear the sound of people outside. - Tom dışarıdaki insanların sesini duyabildi.

Maria was bedridden. The only contact she had with the outside world was via the TV broadcasts. - Maria yatalaktı. Dışarıdaki dünyayla tek irtibatı televizyon yayınları aracılığıyla oluyordu.

{s} outer
dışarı
{i} outside

It is very cold outside. You'll catch a cold without a coat. - Dışarıda hava çok soğuk, ceketsiz üşüteceksin.

I didn't feel like studying because the noise outside was getting on my nerves. - Dışarıdaki gürültü sinirime dokunduğu için canım çalışmak istemedi.

dışarı
out

I wish you would shut the door when you go out. - Keşke dışarı çıktığın zaman kapıyı kapatsan.

Most young adults enjoy going out at night. - Çoğu genç yetişkin geceleyin dışarı çıkmaktan hoşlanır.

dışarı
(Bilgisayar) inset
dışarı
off

Make sure to turn off all the lights before going out. - Tüm ışıkların kapatıldığından emin ol dışarıya çıkmadan önce.

Jane offered to take care of our children when we were out. - Jane biz dışarıda iken bizim çocuklarımıza bakmayı teklif etti.

dışarı
forth
dışarı
clear

The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors. - Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.

dışarı
the space outside
dışarı
outside, exterior; out; abroad
dışarı
foreign lands, abroad
dışarı
exterior
dışarı
the outside, exterior
dışarı
the provinces (as opposed to the capital); the country (as opposed to the town)
dışarı
outside of

Sami would never go outside of his house. - Sami asla evinden dışarı çıkmazdı.

The outside of the house was very run down. - Evin dışarısı çok köhneydi.

dışarı
ex
dışarı
per

A young person is waiting for you outside. - Genç bir adam seni dışarıda bekliyor.

The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors. - Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.

en dışarıdaki
outmost
Türkisch - Türkisch

Definition von dışarıdaki im Türkisch Türkisch wörterbuch

dışarı
Yurt dışı
dışarı
Dışa, dış çevreye: "Artık komutanlardan başka hiç kimse dışarı çıkmazdı."- A. İlhan
dışarı
Dış çevre, dış yer, hariç: "Dışarıda yağmur yağıyor."- S. F. Abasıyanık
dışarı
Dış çevre, dış yer, hariç
dışarı
Yurt dışı: "Dışarıyla iyi geçiniyorduk, Yunanlılarla az kalsın birleşecek kadar sıkı fıkı idik."- B. Felek
dışarı
Kişinin konutundan ayrı olan yer
dışarı
Dışa, dış çevreye
dışarı
Kişinin konutundan ayrı olan yer: "Dışarıda, çocuklar birdirbir oynamaya dalmışlardı."- A. İlhan