bir parça

listen to the pronunciation of bir parça
Türkisch - Englisch
a little

Tom got a little pie. - Tom pastanın bir parçasını aldı.

Here's a little nugget of advice for you, Tom. - İşte senin için bir parça tavsiye, Tom.

somewhat

The air feels somewhat cold this morning. - Bu sabah hava bir parça soğuk geliyor.

slightly, a bit, a modicum of, ounce of sth
{i} piece

I need an envelope, a piece of paper, and a pencil or a pen. - Benim bir zarfa, bir parça kağıda ve kurşun kaleme ya da bir dolma kaleme ihtiyacım var.

I tried a piece of cake and it was delicious. - Bir parça kek tattım ve o lezzetliydi.

{s} faint
a bit

Tom brushed a bit of dirt off of his hat. - Tom şapkasındaki bir parça kiri fırçaladı.

When I was a kid, touching bugs didn't bother me a bit. Now I can hardly stand looking at pictures of them. - Ben bir çocukken, böceklere dokunmak beni bir parça rahatsız etmezdi. Şimdi neredeyse onların resimlerine bakmaya katlanamıyorum.

a bar of
slightly
a little bit

Please turn up the AC a little bit. - Lütfen AC'yi bir parça aç.

But, I don't eat even a little bit of meat. - Fakat ben bir parça et bile yemiyorum.

a bit of a
modicum
a piece
a piece of

He brought me a piece of information. - Bana bir parça bilgi getirdi.

I need an envelope, a piece of paper, and a pencil or a pen. - Benim bir zarfa, bir parça kağıda ve kurşun kaleme ya da bir dolma kaleme ihtiyacım var.

{s} some

Save me some of that mutton. I'm starving for a bit of meat. - Bana o koyun etinden biraz ayır. Bir parça et için açlıktan ölüyorum.

Please write, on a piece of paper, something you like about the person sitting next to you. - Bir parça kağıdın üzerine, yanınızda oturan kişi hakkında hoşlandığınız bir şey yazın lütfen.

something of
{i} dose
{i} soupcon
{i} ounce

It's clear Tom doesn't have an ounce of humanity. - Tom'un bir parça insanlığının olmadığı açık.

{i} element

Persian Gulf is an element of historical identity of Iranian People. - İran körfezi, İran halkındaki tarihsel kimliğin bir parçasıdır.

{i} dollop
{i} dosage
thought

I thought I was part of the problem. - Sorunun bir parçası olduğumu düşündüm.

bir parça görünmek
peer
bir parça umut
faint hope
bir kısmı, bir parça, bir bölüm
part, a part of a section
iki parça bir takım
two piece suit
melodinin bir bölümünü oluşturan kısa parça
phrase
üç parça bir takım
three piece suit
Türkisch - Türkisch
Biraz, azıcık, çok az
bir parça
Favoriten