Kissing her was a magical, unforgettable moment.
- Onu öpmek büyülü, unutulmaz bir andı.
Tom and Mary have jumped together from Pulpit Rock with a parachute. It was a short but magical experience.
- Tom ve Mary birlikte Pulpit Rock'tan paraşütle atladılar. Kısa ama büyülü bir deneyimdi.
In Japanese folklore, bakeneko are cats with magical powers.
- Japon folklöründe, bakenekolar büyülü güçleri olan kedilerdir.
Welcome to the magical world of Narnia.
- Narnia'nın büyülü dünyasına hoş geldiniz.
The wizard enchants the castle, protecting it from harm.
- Sihirbaz zarardan korumak için şatoyu büyülüyor.
Not every lamp is magic.
- Her lamba büyülü değildir.
The magician's tricks surprised us.
- Büyücünün hileleri bizi şaşırttı.
There is sorcery behind this, said a sinister voice coming from the crowd.
- Kalabalıktan gelen uğursuz bir ses Bunun arkasında büyücülük var dedi.
Tom had a coughing spell.
- Tom'un öksürük büyüsü vardı.
The spell was broken and the pig turned into a man.
- Büyü bozuldu ve domuz, bir adama dönüştü.
They were all charmed by her song.
- Onların hepsi onun şarkısı tarafından büyülendi.
She is a charming woman.
- O büyüleyici bir kadındır.
Studying languages is my biggest fascination and hobby.
- Dil öğrenmek benim en büyük tutkum ve hobimdir.
The wizard enchants the castle, protecting it from harm.
- Sihirbaz zarardan korumak için şatoyu büyülüyor.
Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
- Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
Mary was accused of practicing witchcraft.
- Mary, büyü uygulama konusunda suçlanıyordu.
The pentagram is an important symbol in witchcraft.
- Beş köşeli yıldız büyücülükte önemli bir semboldür.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
You must not smoke till you grow up.
- Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
Where in Japan did you grow up?
- Japonya'da nerede büyüdünüz?
He is, as it were, a grown up baby.
- O, adeta, büyümüş bir bebek.
His children have grown up.
- Onun çocukları büyüdü.
He is going to be a doctor when he grows up.
- O, büyüdüğünde doktor olacak.
My baby is also eight months old, is healthy and is growing by leaps and bounds.
- Ayrıca,bebeğim sekiz aylık,sağlıklı ve çabucak büyüyor.
I don't believe in spells and charms.
- Büyülere ve cazibelere inanmıyorum.
This fantasy book is a succession of really flashy magical spells and that makes it boring instead.
- Bu fantezi kitap gösterişli çok güzel büyülerin bir birbirini izlemesidir ve onun yerine bu onu sıkıcı yapar.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
She's a glamorous girl.
- O büyüleyici bir kız.
Grandmother believes that Chinese medicines are the best.
- Büyükanne, Çin ilaçlarının en iyi olduğuna inanıyor.
There's a big bottle of aspirin in the medicine cabinet.
- Ecza dolabında büyük bir şişe aspirin var.
He is one of the greatest artists in Japan.
- Japonya'daki en büyük sanatçılardan biridir.
He is such a great artist that we all admire.
- O öyle büyük bir sanatçı ki hepimiz ona hayranız.