büyüdükçe

listen to the pronunciation of büyüdükçe
Türkisch - Englisch

Definition von büyüdükçe im Türkisch Englisch wörterbuch

büyü
magic

Not every lamp is magic. - Her lamba büyülü değildir.

Can S. Jobs bring back the magic to Disney? - S.Jobs Disney'e büyüyü geri getirebilir mi?

büyü
{i} sorcery

There is sorcery behind this, said a sinister voice coming from the crowd. - Kalabalıktan gelen uğursuz bir ses Bunun arkasında büyücülük var dedi.

büyü
spell

The spell was broken and the pig turned into a man. - Büyü bozuldu ve domuz, bir adama dönüştü.

Her beauty cast a spell over him. - Onun güzelliği onu büyüledi.

büyü
charm

They were all charmed by her song. - Onların hepsi onun şarkısı tarafından büyülendi.

That baby has charming eyes. - Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.

büyü
fascination

Studying languages is my biggest fascination and hobby. - Dil öğrenmek benim en büyük tutkum ve hobimdir.

büyü
enchant

She was enchanted by his little laugh. - Onun küçük kahkahasıyla büyülenmişti.

Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once. - Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.

büyü
occultism
büyü
weird
büyü
conjure
büyü
theurgy
büyü
crescere
büyü
voodoo
büyü
{i} witchcraft

The pentagram is an important symbol in witchcraft. - Beş köşeli yıldız büyücülükte önemli bir semboldür.

Mary was accused of practicing witchcraft. - Mary, büyü uygulama konusunda suçlanıyordu.

büyü
conjuration
büyü
voodooism
büyü
incantation
büyü
bewitchment
büyü
enchantment
büyü
black art

Tom is a practitioner in the black arts. - Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.

büyü
hex
büyü
grow up

I want to be somebody when I grow up. - Büyüdüğümde ben önemli biri olmak istiyorum.

I want to be a pilot when I grow up. - Büyüdüğüm zaman bir pilot olmak istiyorum.

büyü
sortilege
büyü
{f} grown up

He is, as it were, a grown up baby. - O, adeta, büyümüş bir bebek.

His children have grown up. - Onun çocukları büyüdü.

büyü
bewitchery
büyü
grow

He is going to be a doctor when he grows up. - O, büyüdüğünde doktor olacak.

My baby is also eight months old, is healthy and is growing by leaps and bounds. - Ayrıca,bebeğim sekiz aylık,sağlıklı ve çabucak büyüyor.

büyü
spells

I don't believe in spells and charms. - Büyülere ve cazibelere inanmıyorum.

Tom has a lot of dizzy spells. - Tom'un birçok baş döndürücü büyüleri vardır.

büyü
put spell
büyü
hoodoo
büyü
the black art

Tom is a practitioner in the black arts. - Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.

büyü
magic, spell, incantation, sorcery, charm
büyü
(hint) Maya
büyü
glamor

She's a glamorous girl. - O büyüleyici bir kız.

büyü
witchery
büyü
medicine

Grandmother believes that Chinese medicines are the best. - Büyükanne, Çin ilaçlarının en iyi olduğuna inanıyor.

There's a big bottle of aspirin in the medicine cabinet. - Ecza dolabında büyük bir şişe aspirin var.

büyü
romance
büyü
glamour [Brit.]
büyü
obeah
büyü
witching
büyü
{i} glamour
büyü
art

Great artists have no country. - Büyük sanatçıların vatanı yoktur.

He is such a great artist that we all admire. - O öyle büyük bir sanatçı ki hepimiz ona hayranız.

büyü
burgeon
Türkisch - Türkisch

Definition von büyüdükçe im Türkisch Türkisch wörterbuch

BÜYÜ
(Osmanlı Dönemi) Cin gibi manevî varlıklar aracılığı ile insan veya başka varlıklar üzerinde etki meydana getirme işi. Dinimiz büyücülerin şerrinden, kötülüklerinden Allah'a sığınmamızı emreder. Müslüman büyücülük yapmaz
büyü
Karşı durulmaz güçlü etki: "Ondan tüten görünmez bir büyünün içinde titriyorum."- Y. Z. Ortaç
büyü
Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, sihir, füsun, bağı: "Akkız Ana, Hasan'a gönül vermenin bir büyü olduğunu, ne kadar anlatmışsa da kâr etmemiş."- H. E. Adıvar
büyü
Karşı durulmaz güçlü etki