azalt

listen to the pronunciation of azalt
Türkisch - Englisch
(Bilgisayar) fade
(Bilgisayar) decrease

This medicine will decrease your pain. - Bu ilaç ağrını azaltacak.

What should you do to decrease your debt? - Borcunu azaltmak için ne yapmalısın?

derogate
diminute
extenuate
assuage
{f} attenuated
reduce

The doctor told Tom to reduce his red meat consumption. - Doktor Tom'a kırmızı et tüketimini azaltmasını söyledi.

He was able to reduce taxes. - O, vergileri azaltabildi.

abate
{f} extenuating
{f} wane
attenuate
{f} waning
drop off
bate
lessen

She tried to lessen her expenses. - Ona giderlerini azaltmaya çalıştı.

That makes me feel good, and also lessens my workload. - Bu beni iyi hissettiriyor ve iş yükümü de azaltıyor.

deaden
allay
diminished

The war diminished the wealth of the country. - Savaş ülkenin zenginliği azalttı.

The rights of every man are diminished when the rights of one man are threatened. - Bir insanın haklarının tehdit edildiğinde, her insanın hakları azaltılır.

hızı azalt
(Bilgisayar) decrease speed
sesi azalt
(Bilgisayar) decrease volume
azal
{f} decaying
azal
{f} diminished

The rights of every man are diminished when the rights of one man are threatened. - Bir insanın haklarının tehdit edildiğinde, her insanın hakları azaltılır.

The war diminished the wealth of the country. - Savaş ülkenin zenginliği azalttı.

azal
fell off

Sales fell off in the third quarter. - Üçüncü çeyrekte satışlar azaldı.

azal
tail off
azal
{f} decrease

The medicine decreased his pain. - İlaç onun acısını azalttı.

Production of rice has decreased. - Pirinç üretimi azaldı.

azal
{f} decreasing

Japan's consumption of rice is decreasing. - Japonya'nın pirinç tüketimi azalıyor.

Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home. - Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.

azal
fallen off
azal
diminish

The population of this country is gradually diminishing. - Bu ülkenin nüfusu giderek azalmaktadır.

The war diminished the wealth of the country. - Savaş ülkenin zenginliği azalttı.

azal
{f} decreased

The medicine decreased his pain. - İlaç onun acısını azalttı.

Since 1990, methane emissions have decreased by 11%. - 1990'dan beri metan salımları %11 oranında azalmıştır.

azal
fall off
azal
mute
Englisch - Englisch

Definition von azalt im Englisch Englisch wörterbuch

Azal
A place near the western extremity of the valley near Jerusalem
Türkisch - Türkisch

Definition von azalt im Türkisch Türkisch wörterbuch

AZAL
(Osmanlı Dönemi) (Ezel. C.) Ezeller. Başlangıcı olmayan zamanlar
azalt
Favoriten