Ben koştum ve koştum, aksi takdirde geç kalabilirdim.
 - I ran and ran; otherwise I might have been late.
Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.
 - My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future.
Daha genç kuşak şeylere farklı şekilde bakar.
 - The younger generation looks at things differently.
Bilim adamları bunu farklı şekilde yorumluyor.
 - Scientists interpret it differently.
Mademki ben bir öğretmenim, başka türlü düşünüyorum.
 - Now that I am a teacher, I think otherwise.
Ben onun iyi bir kitap olduğunu düşünmüştüm fakat Jim başka türlü düşündü.
 - I thought it was a good book, but Jim thought otherwise.
Yemek çok lezzetli değildi ama bunun dışında parti bir başarıydı.
 - The food wasn't very delicious, but otherwise the party was a success.
Bunun dışında, onun ekleyecek bir şeyi yoktu.
 - Otherwise he had nothing to add.
Yollarını kaybettiler, yoksa çoktan varmış olurlardı.
 - They lost their way; otherwise, they would have arrived long ago.
Acele etsen iyi olur, yoksa treni kaçıracaksın.
 - You'd better hurry, otherwise you'll miss the train.
Onu başka bir şekilde söyle.
 - Say it in another way.
O başka bir şekilde ifade edilebilir mi?
 - Can it be phrased in another way?