adequate; sufficiently capable or qualified

listen to the pronunciation of adequate; sufficiently capable or qualified
Englisch - Türkisch

Definition von adequate; sufficiently capable or qualified im Englisch Türkisch wörterbuch

equal
{s} eşit

Eğer tamsayı sadece sıfırdan büyük veya eşit ise tamsayı doğaldır. - An integer is natural if and only if it is greater or equal to 0.

Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir. - Everyone has the right of equal access to public service in his country.

equal
denk
equal
aynı düzeyde olmak
equal
eşittir

İki pint bir litreye eşittir. - Two pints are equal to a quart.

Yasalar önünde bütün insanlar eşittir. - All men are equal under the law.

equal
yenişememek
equal
akran
equal
{f} eşit ol

Servet mirasçılar arasında eşit olarak bölündü. - The property was divided equally among the heirs.

Esperanto ile diğer ülkelerden gelen insanlarla eşit olarak iletişim kurabilirsiniz. - With Esperanto you can communicate equally with people from other countries.

equal
-e eşit olmak
equal
{f} yetişmek
equal
{s} aynı

Kanun herkes için aynıdır. - The law is equal for all.

Üniversite öğrencilerinin sıkı çalışmaları gerekir, ama aynı derecede onların aktif bir sosyal yaşam için de zaman ayırmaları gerekir. - College students should study hard, but equally they should also make time for an active social life.

equal
{s} dengeli
equal
{s} başabaş
equal
{f} bir olmak
equal
{i} emsal
equal
aynı miktarda
equal
Şehirler aynı büyüklü
equal
yeterli/eşit
equal
{s} yeterli

O, görev için yeterli değildir. - He is not equal to the task.

equal
{s} hayır demez
Englisch - Englisch
equal
adequate; sufficiently capable or qualified
Favoriten