a greater number or quantity

listen to the pronunciation of a greater number or quantity
Englisch - Türkisch

Definition von a greater number or quantity im Englisch Türkisch wörterbuch

more
{s} daha fazla

Cüzdanımda daha fazla para yok. - I have no more money in my wallet.

Bir dörtlü, bir üçlüden bir üye daha fazladır. - A quartet has one more member than a trio.

more
daha

O harcadığından daha fazla para kazanıyor. - She earns more than she spends.

Onu tanıdıkça daha çok seversin. - The more you know about him, the more you like him.

more
(Bilgisayar) ayrıntılar
more
(Bilgisayar) tümü
more
(Bilgisayar) en çok
more
(Bilgisayar) başka

Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur. - Tom reads more books than anyone else I know.

Onların başka şarapları yok. - They have no more wine.

more
(Bilgisayar) tüm

Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz. - You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.

Umarım bu harcama raporu tüm ilişkili iş masraflarını içerir,çünkü bundan bir sent daha fazlasını ödemeyeceğim. - I hope this expense report contains all the relevant business expenses because I'm not paying a cent more after this.

more
-den daha çok
more
(Bilgisayar) tüm seçenekler
more
ziyade

Daha fazla insanın yaptıkları şeylerden daha ziyade söyledikleri şeylerden başı belaya girer. - More people get into trouble for things they say rather than for what they do.

Yarasa, bir kuş olmaktan ziyâde, bir sıçandır. - A bat is no more a bird than a rat is.

more
(Bilgisayar) ek bilgi
more
daha çok

Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir. - Humility often gains more than pride.

Onu tanıdıkça daha çok seversin. - The more you know about him, the more you like him.

more
neither more nor less ne fazla ne eksik
more
{s} daha: one more time bir kez daha. two more oranges iki
more
fazla bir şey

İçecek daha fazla bir şey yok. - There's nothing more to drink.

Daha fazla bir şey var mı? - Is there something more?

more
tam o kadar
more
takriben
more
bir kat fazla
Englisch - Englisch
{n} more
a greater number or quantity

    Silbentrennung

    a Great·er num·ber or quan·ti·ty

    Türkische aussprache

    ı greytır nʌmbır ır kwäntıti

    Aussprache

    /ə ˈgrātər ˈnəmbər ər ˈkwäntətē/ /ə ˈɡreɪtɜr ˈnʌmbɜr ɜr ˈkwɑːntətiː/
Favoriten