şaşkın

listen to the pronunciation of şaşkın
Türkisch - Englisch
bewildered

Tom found himself bewildered. - Tom kendini şaşkına dönmüş buldu.

Tom seemed bewildered. - Tom şaşkın görünüyordu.

confused

Tom is now totally confused. - Tom şimdi tamamen şaşkın.

Tom looks very confused. - Tom çok şaşkın görünüyor.

puzzled

Tom and Mary exchanged puzzled looks, wondering what the smell was. - Tom va Mary kokunun ne olduğunu merak ederek şaşkın bakışlarla baktılar.

Tom was both puzzled and concerned. - Tom hem şaşkın hem de endişeliydi.

all abroad
pixilated
bepuzzled
puzzle headed
addle-pated
taken aback

The Russian ambassador was taken aback. - Rus büyükelçisi şaşkına döndü.

consternated
at an end
slaphappy
bemused
happy
bewildered; confused; at a loss as to what to say or do
addle brained
sheepish
stupid, silly
open-eyed
addle headed
dizzy

I'm still a little dizzy. - Ben hala biraz şaşkınım.

I'm just a little dizzy. - Ben şu an biraz şaşkınım.

confused, bewildered, blank; stupid, daft, dense
addled
wondering

Tom and Mary exchanged puzzled looks, wondering what the smell was. - Tom va Mary kokunun ne olduğunu merak ederek şaşkın bakışlarla baktılar.

twisted
dumbfounded

We were so dumbfounded we couldn't even answer. - Biz öylesine şaşkındık ki yanıt bile veremedik.

I was totally dumbfounded. - Tamamen şaşkınlıktan dilim tutuldu.

gaping
stupid
amazed

I was amazed to learn that fewer and fewer young people can write in cursive. - El yazısı kullanabilen genç insanların sayısının gitgide azaldığını şaşkınlıkla öğrendim.

daze

Hey, there's no time left till the deadline, you know? Stop hanging around in a daze! - Hey,teslimat tarihine az zaman kaldı,biliyor musun?Etrafta şaşkın şaşkın gezmeyi bırak.

You looked a bit dazed. - Biraz şaşkın görünüyordun.

astonished

The success of the enterprise astonished everybody. - İşletmenin başarısı herkesi şaşkına çevirdi.

His admission that he had stolen the money astonished his family. - Onun parayı çaldığını itirafı ailesini şaşkına çevirdi.

rip
aback

The Russian ambassador was taken aback. - Rus büyükelçisi şaşkına döndü.

daft
thunderstruck
perplexed
flabbergasted

We were flabbergasted. - Biz şaşkına dönmüştük.

I was flabbergasted when I found out that Mary used to be called Peter. - Mary'ye Peter denildiğini öğrendiğimde şaşkına döndüm.

at one's wits end
gazer
at a loss
nonplussed

Tom looks nonplussed. - Tom şaşkın görünüyor.

He looked nonplussed. - O şaşkına dönmüş görünüyordu.

at sea
dazed

I feel a little dazed. - Biraz şaşkın hissediyorum.

You looked a bit dazed. - Biraz şaşkın görünüyordun.

agape
surprised

Tom was too surprised to talk. - Tom konuşamayacak kadar çok şaşkındı.

Tom was more surprised than anybody. - Tom herkesten daha şaşkındı.

mazed
blank
wideeyed
wide eyed
open eyed
woozy
weak
mystified
addle pated
openeyed
şaşkın şaşkın
blankly
şaşkın şaşkın
in surprise
şaşkın şaşkın
dazedly
şaşkın şaşkın
bewilderedly
şaşkın şaşkın bakmak
gape
şaşkın bir biçimde
In a confused manner
şaşkın, şaşırmış, şaşakalmı
confused, disoriented, şaşakalmı
Türkisch - Türkisch
Düşünceleri dağılmış, karışmış, ne yapacağını bilemez duruma gelmiş
Akılsız, sersem, budala
(Osmanlı Dönemi) DAL
(Osmanlı Dönemi) HEMEC
(Osmanlı Dönemi) BITN
şaşkın şaşkın
Çok şaşırmış durumda