Please loan me your dictionary.
- Bana sözlüğünü ödünç ver, lütfen.
Can you loan me a pen?
- Bana bir kalem ödünç verebilir misin?
The bank loaned her 500 dollars.
- Banka ona 500 dolar ödünç verdi.
Tom loaned me that DVD.
- Tom bana bir DVD ödünç verdi.
She borrowed the book from him.
- Kitabı ondan ödünç aldı.
I borrowed this comic from his sister.
- Bu komedi filmini onun kız kardeşinden ödünç aldım.
The bank lent him 500 dollars.
- Banka ona 500 dolar ödünç verdi.
You should not have lent the money to such a person.
- Öyle bir kişiye ödünç para vermemeliydin.
Would you mind if I borrowed your car?
- Arabanı ödünç alabilir miyim?
Could I borrow your car?
- Arabanı ödünç alabilir miyim?
Tom wants to borrow your car.
- Tom arabanı ödünç almak istiyorum.
Whose bicycle did you want to borrow?
- Kimin bisikletini ödünç almak istedin?
I don't lend my books to any of the students.
- Öğrencilerden herhangi birine kitaplarımı ödünç vermek istemiyorum.
It is stupid of you to lend him your money.
- Paranı ona ödünç vermek senin aptallığın.
Even though Tom knew he shouldn't, he borrowed money from a loan shark.
- Tom almaması gerektiğini bilmesine rağmen bir tefeciden ödünç para aldı.
Tom said he couldn't loan any money to Mary.
- Tom Mary'ye herhangi bir ödünç para veremediğini söyledi.
Whose bicycle did you want to borrow?
- Kimin bisikletini ödünç almak istedin?
I'd like to borrow fifty dollars from you.
- Senden elli dolar ödünç almak istiyorum.
I finally talked Tom into lending me his bicycle.
- Sonunda Tom'u bisikletini bana ödünç vermesi için ikna ettim.
Tom finally talked Mary into lending him her accordion.
- Tom sonunda Mary'yi akordeonunu ona ödünç vermesi için ikna etti.
Neither a borrower nor a lender be.
- Ne ödünç alan, ne de ödünç veren ol.
I know that interest rates are fixed in accordance to the borrower's business risk.
- Faiz oranlarının ödünç alanların iş riskine uygun olarak tespit edildiğini biliyorum.
Neither a borrower nor a lender be.
- Ne ödünç alan, ne de ödünç veren ol.
Neither a borrower nor a lender be!
- Ne borçlu ne de ödünç veren ol!
I wish I hadn't loaned Tom my car.
- Keşke arabamı Tom'a ödünç vermeseydim.
The company asked the bank to loan them some money to buy new machinery.
- Şirket bankanın yeni makineler almak için onlara bir miktar para ödünç vermesini istedi.
Tom doesn't have the courage to ask Mary to lend him her video camera.
- Tom'un Mary'den video kamerasını ona ödünç vermesi için isteme cesareti yok.
Yoshiki was hard up and asked Goro to lend him 20,000 yen.
- Yoshiki meteliksizdi ve Goro'nun ona 20.000 yen ödünç vermesini istedi.
I'll lend you my notebook.
- Defterimi sana ödünç vereceğim.
Could you lend me your bicycle for a couple of days?
- Bisikletini birkaç günlüğüne bana ödünç verebilir misin?
I wonder if you would mind lending me your car for a couple of days.
- Birkaç günlüğüne arabanı bana ödünç vermenin bir sakıncası olup olmadığını merak ediyorum.
Would you mind lending me your car?
- Arabanı bana ödünç verir misin?
I lent Tom and Paula my camera.
- Tom ve Paula'ya kameramı ödünç verdim.
The bank lent him 500 dollars.
- Banka ona 500 dolar ödünç verdi.
bir şeyi ödünç vermek.
Can you loan me a pen?
- Bana bir kalem ödünç verebilir misin?
The bank loaned him 500 dollars.
- Banka ona 500 dolar ödünç verdi.