Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
 - Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
 - Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
Kuzey Amerika'da işler, Her zaman müşteri haklıdır. prensibi ile yapılır.
 - In North America, business operates on the customer is always right principle.
O, anladığım kadarıyla haklıdır.
 - The way I see it, he is right.
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
 - Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
Bir bisiklet yolu doğrudan doğruya evimin önünden geçer.
 - A bike path goes right past my house.
Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz iyi olacağız.
 - As long as we love each other, we'll be all right.
Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
 - Cheer up! Everything will soon be all right.
Tamam, şimdi yetki bende.
 - All right, I'm in charge now.
Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.
 - In America cars drive on the right side of the road.
Sağ tarafınıza yatın.
 - Lie on your right side.
Neşelen! Her şey yakında düzene girecek.
 - Cheer up! Everything will soon be all right.
Bu hataları düzeltmelisin.
 - You must put these mistakes right.
Bu, kulağa pek hoş gelmiyor.
 - That doesn't sound right.
Pekala, ben dinliyorum.
 - All right, I'm listening.
Tom Mary'nin ne kadar yorgun olduğunu gördü ve ona doğruca yatağa gitmesini söyledi.
 - Tom saw how exhausted Mary was and told her to go right to bed.
Tom doğruca bana baktı.
 - Tom looked right at me.
Bu iki çizgi dik açılıdır.
 - These two lines are at right angles.
Tom'un şu anda konuşmayı canı çok istemiyor.
 - Tom doesn't feel much like talking right now.
Tom şu anda bize yardım edemeyecek kadar çok yorgun görünüyor.
 - Tom looks like he's too tired to help us right now.
Sola mı yoksa sağa mı döneceğimi bilmiyorum.
 - I don't know whether to turn left or right.
O, masayı sağa doğru kaydırdı.
 - He moved the desk to the right.
Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.
 - The house looked good; moreover, the price was right.
Tom nereye gittiğini tam olarak biliyordu.
 - Tom knew right where he was going.
Şu anda tam olarak açık değiliz.
 - We're not exactly open right now.