birisi

listen to the pronunciation of birisi
Türkçe - İngilizce
somebody

I'm sure he's going to be somebody someday. - Onun bir gün birisi olacağından eminim.

Can somebody answer the phone? - Birisi telefona cevap verebilir mi?

someone

I heard someone knock on the door. - Birisinin kapıyı çaldığını duydum.

I think that someone went there. - Sanırım birisi oraya gitti.

one (of them); somebody, someone
(Konuşma Dili) be on
any

Anyone can cultivate their interest in music. - Birisi müziğe olan ilgisini geliştirebilir.

Is there anyone else wanting to eat? - Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?

one of them

One of them is lying. - Onlardan birisi yalan söylüyor.

You're one of them, aren't you? - Sen onlardan birisin, değil mi?

one

One should not say bad words. - Birisi kötü kelimeler söylememeli.

One won’t hear much music in that pub. - Birisi o birahanede fazla müzik dinlemez.

particular person
anyone

Tom doesn't have time right now to talk to anyone. - Tom'un şu anda birisiyle konuşmak için vakti yok.

Anyone can cultivate their interest in music. - Birisi müziğe olan ilgisini geliştirebilir.

anybody

Can anybody else answer? - Başka birisi cevap verebilir mi?

He is very slow at making friends with anybody. - Birisiyle arkadaş olmada çok yavaş.

biri
somebody

We heard somebody shout. - Birinin bağırdığını duyduk.

There's somebody coming up the stairs. - Merdivenlerden yukarı gelen birisi var.

biri
one

The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century. - Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir.

One of my dreams is to learn Icelandic. - Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.

biri
{i} cookie

I'd like to try one of those cookies. - Bu kurabiyelerden birini denemek istiyorum.

I'm sure Tom wouldn't mind if you ate one of the cookies he baked this afternoon. - Bu öğleden sonra pişirdiği kurabiyelerden birini yesen Tom'un umursamıyacağından eminim.

biri
any

Anyone could do that. - Herhangi biri onu yapabilir.

Anyone can cultivate their interest in music. - Birisi müziğe olan ilgisini geliştirebilir.

biri
one of

Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England. - Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.

I know one of them but not the other. - Birini tanıyorum da ötekini değil.

biri
anyone

Well, yes, but I don't want anyone to know. - Pekala, evet, fakat herhangi birinin bilmesini istemiyorum.

Is there anyone else wanting to eat? - Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?

biri
soul

Does anyone have a soul? - Herhangi biri bir ruha sahip midir?

Death is one of two things. Either it is annihilation, and the dead have no consciousness of anything; or, as we are told, it is really a change: a migration of the soul from this place to another. - Ölüm iki şeyden biridir.O ya ölümlülüktür, ve ölüler herhangi bir şeyin bilincinde değildir; ya da bize söylenildiği gibi, gerçekten bir değişikliktir: ruhun bu yerden ötekine göç etmesidir.

biri
first

Poland was one of the first countries to recognize the Republic of Turkey. - Polonya, Türkiye Cumhuriyeti'ni tanıyan ilk ülkelerden biriydi.

It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now? - Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?

hiç birisi
none
biri
someone

Someone has ripped out the first three pages of this book. - Biri bu kitabın ilk üç sayfasını yırtmış.

You don't marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without. - Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.

biri
in one

Tom is sitting in one of the chairs. - Tom koltuklardan birisinde oturuyor.

Tom lost the sight in one of his eyes in a traffic accident. - Tom bir trafik kazasında gözlerinden birinde görme yeteneğini kaybetti.

biri
of one

Here is a sample of the work of one of our workmen. - İşte bizim işçilerden birinin işinin bir örneği.

Books are the offspring of one's mind. - Kitaplar birinin aklının ürünleridir.

biri
one of them

If two men always have the same opinion, one of them is unnecessary. - İki insan her zaman aynı görüşe sahipse, bunlardan biri gereksizdir.

One of them is a spy. - Onlardan biri bir casus.

biri
one (of them); somebody, someone
biri
one; cookie
biri
_un
her birisi
each one
herhangi birisi
anyone, anybody
İngilizce - İngilizce

birisi teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

biri
{i} (in India) bidi, cheap cigarette made from cut tobacco rolled in leaf
Türkçe - Türkçe
Bilinmeyen bir kimse
Bilinmeyen bir kimse: "Birisi sezecek olsa, kim bilir ne dedikodular çıkarılırdı."- E. Bener
birisi boş olmak
Evlilik birliği sona ermek, boşanmak
biri
Yüklem durumunda olan bir isim takımının belirtileni olarak kullanıldığında, belirtenin hor görüldüğünü anlatır
biri
Bilinmeyen bir kimse: "İhtimal hırsız Eşref'in hayranlarından biriydi."- O. S. Orhon
biri
Bir tanesi: "Vagonun birine binip bölmelerden birine yerleşti."- M. Ş. Esendal
biri
Bir tanesi
biri
Bilinmeyen bir kimse
biri
Yüklem durumunda olan bir isim takımının belirtileni olarak kullanıldığında belirtenin hor görüldüğünü anlatır