bey

listen to the pronunciation of bey
İngilizce - Türkçe
bey
(isim) bey
Bey of
beydağı
Türkçe - Türkçe
Afyonkarahisar ilinde bir dağ
Komutan
Günümüzde erkek adlarından sonra kullanılan saygı sözü
Eş, koca
Afyon ilinde bir dağ
Erkek özel adları yerine kullanılır
Erkek sıfatlarının hemen arkasına eklenir
İskambil kâğıtlarında birli, as
Zengin, ileri gelen kimse, bay
Boy gibi küçük bir toplumun veya küçük bir devletin başkanı
ngin, ileri gelen kimse, bay (I). İskambil kâğıtlarında birli, as: "Gerçekten de doktora bir bey ile iki yedili gelmişti."- T. Buğra
Satma, satış
Eş, koca: "İki yol var önünde: ya beyinin dilini öğrenirsin, ya beyin senin dilini."- T. Dursun K
Günümüzde erkek adlarından sonra kullanılan saygı sözü: "Eniştem Neyyir Beyi kimin vurduğunu ben biliyorum."- R. N. Güntekin
BEY Ü NİRA
(Hukuk) Satmak ve almak
BEY'
(Osmanlı Dönemi) Satmak
BEY'
(Osmanlı Dönemi) Fık: Bir malı diğer bir mal ile değiştirmek
BEY' U ŞİRA
(Osmanlı Dönemi) Alım-satım. Alış-veriş. Bak: Bey
BEY' U ŞİRÂ
(Osmanlı Dönemi) Alım-satım. Alış-veri
BEY'AT
(Osmanlı Dönemi) Bak: Biat
BEY'İ BAT
(Hukuk) Kesin satış
BEY'İ BATIL
(Hukuk) Batıl olan satış; geçersiz olan satım
BEY'İ BİLİSTİCAR
(Hukuk) Pazarlık yapılmaksızın ve bedel sorulmaksızın kısım kısım mal satılması
BEY'İ BİLİSTİĞLAL
(Hukuk) Bir kimsenin bir malı bizzat kendisi kiralamak üzere birine vefaen satması
BEY'İ BİŞŞART
(Hukuk) Şarta bağlı satım, satımın bir koşula bağlanması
BEY'İ MARİZ
(Hukuk) Ölüm döşeğinde yapılan satış; hasta yatağında yapılan satış
BEY'İ MUKAYAZA
(Hukuk) Trampa, malı malla değişme
BEY'İ MUKAYYET
(Hukuk) Şarta bağlı satış
BEY'İ MÜCAZEFE
(Hukuk) Toptan ve götürü satış
BEY'İ SAİF
(Hukuk) Para bozmak, parayı paraya satmak
BEY'İ VE FÜRUHT
(Hukuk) Alım ve satım
BEY'İYE
(Hukuk) Satıcı karı; pul, kıymetli kağıt gibi şeylerde satıcıya bırakılan satma payı
bey armudu
İri, kokulu ve tatlı bir armut türü
bey erki
Zengin erki, plütokrasi
abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır
(deyim) Kimi görgüsüz ve eğitimsiz kimseler bir rastlantı sonucu lâyık olmadıkları önemli bir işin başına geçseler ya da bir mevki elde etseler, aptalca davranmaya, o yerin adamı gibi görünmeye ve böbürlenmeye başlarlar. Dahası, bunun kendi hakları olduğunu da ileri sürerler
beyler
Kastamonu'da, incesu üzerinde sulama amacıyla 1987-1994 yılları arasında inşa edilmiş bir baraj
kethüda bey
Yeniçeri ocağında, yeniçeri ağasından sonra gelen en yüksek makamdaki subay
küçük bey
Çıtkırıldım, şımarık genç
küçük bey
Evin küçük erkek çocuğu
reis bey
bakınız: başkan
İngilizce - İngilizce
A governor of a province or district in the Turkish dominions; also, in some places, a prince or nobleman; a beg; as, the bey of Tunis

Whether his position with the Third Circle made the difference or the fact that he ranked as a bey, life in El Iskandryia was proving easier.

{i} governor in the Ottoman Empire; former title of respect for Turkish dignitaries
(formerly) a title of respect for a man in Turkey or Egypt; "he introduced me to Ahmet Bey"
the governor of a district or province in the Ottoman Empire
{n} a Turkish governor or viceroy
the governor of a district or province in the Ottoman Empire (formerly) a title of respect for a man in Turkey or Egypt; "he introduced me to Ahmet Bey
Iskander Bey
{i} Scanderbeg, Skanderbeg (~1403-1468), Albanian national hero and revolutionary leader (also known as: George Castriota, George Kastrioti)
Türkçe - İngilizce
mister

You're a creep, Mister! - Siz bir pisliksiniz, Beyefendi!

governor
gentleman

He is a perfect gentleman. - O mükemmel bir beyefendi.

I met a certain gentleman at the station. - İstasyonda güvenilir bir beyefendiyle karşılaştım.

bey
esquire
the governor
sahib
Mr
seigneur
gentleman, sir; a title meaning Mr. (used after a first name): Mehmet Bey
master

Dan thinks that Linda was the mastermind of the murder. - Dan, Linda'nın cinayetin beyni olduğunu düşünüyor.

don

Don't play baseball in the park. - Parkta beyzbol oynama.

Having done my homework, I watched the baseball game on television. - Ev ödevimi yaptıktan sonra ,televizyonda beyzbol oyununu izledim.

gent

He is a perfect gentleman. - O mükemmel bir beyefendi.

I met a certain gentleman at the station. - İstasyonda güvenilir bir beyefendiyle karşılaştım.

playing cards ace
prince, ruler, chieftain; chief, head, master
notable, country gentleman
squire
seignior
Mister; lord
gentleman, gent, sir; Mr., mister; prince, ruler; master; ace
signore
{i} ace
{i} lord
{i} monsieur
bey efendi
Mr Master
bey, emir
gentlemen, orders
bey armudu
a large variety of pear
bey baba
father (used also for other respected elderly persons)
bey gibi yaşamak
to live the life of Riley, be comfortable, be well-off
bey gibi yaşamak
live the life of riley
beyler
guys

Why are you guys so angry? - Siz beyler niçin öyle öfkelisiniz?

Hey guys, please be quiet. - Hey beyler, lütfen biraz sakin olun.

beyler
gents
beyler
term of respect for men (French)
beyler
Messrs
beyler
{i} messieurs
bey

    Türkçe nasıl söylenir

    bey

    Telaffuz

    /ˈbā/ /ˈbeɪ/

    Etimoloji

    [ 'bA ] (noun.) 1595. From Turkish bey (“gentleman, chief”), from Old Turkic bég (“head of a clan, subordinate chief”), from Proto-Turkic.