Döner kavşağın amacı trafiği yavaşlatmaktır.
 - The purpose of a roundabout is to slow down traffic.
Jack ve Betty bir aydır istikrarlı olarak gitmektedirler.
 - Jack and Betty have been going steady for a month.
İstikrarlı bir iş bulmak zorundasın.
 - You've got to get a steady job.
Lütfen daha yavaş konuşun.
 - Speak slower, please.
Lütfen daha yavaş konuşun.
 - Please speak more slowly.
Bu köprü sağlam görünüyor.
 - This bridge looks steady.
Bu merdiven yeterince sağlam mı?
 - Is this ladder steady enough?
Eğer senin düzenli desteğin olmasa, benim misyonum başarısızlıkla sonuçlanırdı.
 - But for your steady support, my mission would have resulted in failure.
Tom Mary ile istikrarlı gidecek.
 - Tom is going steady with Mary.
Jack ve Betty bir aydır istikrarlı olarak gitmektedirler.
 - Jack and Betty have been going steady for a month.
Sürekli çıktığın bir kız arkadaşın var mı?
 - Do you have a steady girlfriend?
Tom sürekli ilerleme kaydetti.
 - Tom has made steady progress.
Bu günlerde iş çok kesat.
 - Business is so slow these days.
İşler gerçekten kesatlaştı.
 - Business has really slowed down.
Basketbolla karşılaştırıldığında, beyzbolun biraz yavaş ve sıkıcı olabileceği düşünülebilir.
 - Compared to basketball, baseball might be considered a little slow and boring.
Tom golf sever ama Mary onun yavaş ve sıkıcı olduğunu düşünüyor.
 - Tom likes golf, but Mary thinks it's slow and boring.
Kol saatim geri kalmış olmalı.
 - My watch must be slow.
Saat on dakika geri kalmış.
 - The clock is ten minutes slow.
Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı var.
 - Tom has a steady girlfriend.
Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı yok.
 - Tom doesn't have a steady girlfriend.
Cankurtaranlar kırmızı ışıklarda durmak zorunda değiller ama genellikle yavaşlarlar.
 - Ambulances don't have to stop at red lights, but they usually slow down.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
 - Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
Otobanda sabit bir hızda kaldı.
 - He maintained a steady speed on the highway.
Lütfen bu merdiveni sabit tut.
 - Please hold this ladder steady.
Geçen ay iş biraz yavaştı.
 - Business was a little slow last month.
Bu hafta zaman çok yavaş geçti.
 - Time passed very slowly this week.
Saat on dakika geri kalmış.
 - The clock is ten minutes slow.
Bu saat on dakika geridir.
 - This watch is ten minutes slow.
... The moon keeps Earth steady. ...
... steady and that’s the replacement level of fertility. Now, you’re asking ...