yavaşla

listen to the pronunciation of yavaşla
التركية - الإنجليزية
ease off
decelerate
{f} slow

Shouldn't we slow down? - Yavaşlamamız gerekmiyor mu?

Tom told me to slow down. - Tom yavaşlamamı söyledi.

{f} slowed

Tom slowed down at the stop sign, but didn't stop. - Tom dur işaretinde yavaşladı, ancak durmadı.

After the first year, the patient's recovery slowed to a standstill. - Birinci yıldan sonra, hastanın iyileşmesi durma noktasında yavaşladı.

slow up
yavaş
slow

Speak slower, please. - Lütfen daha yavaş konuşun.

Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home. - Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.

yavaşlamak
slow down

We have to slow down. - Yavaşlamak zorundayız.

When you are driving, you should slow down on corners. - Araba sürerken virajlarda yavaşlamak zorundasınız.

yavaş
slow; gentle, mild; quiet, soft; slowly, slow
yavaşlamak
{f} slow

You may want to slow down. - Yavaşlamak isteyebilirsin.

Tom has no plans to slow down. - Tom'un yavaşlamak için hiçbir planı yok.

yavaş
largo
yavaş
Slow down!/Go slowly!/Take it easy!
yavaş
slowly

Can you speak more slowly? - Daha yavaş konuşabilir misiniz?

Could you speak more slowly, please? - Lütfen daha yavaş konuşabilir misin?

yavaş
languishing
yavaş
poco
yavaş
mild-mannered, gentle
yavaş
gingerly
yavaş
quiet, soft
yavaş
quietly, softly
yavaş
gently, lightly. Y
yavaş
slowspeed
yavaş
leisurely
yavaş
lingering
yavaş
tardy
yavaş
not fast
yavaşlamak
decelerate
yavaş
mild
yavaş
easy does it
yavaş
slower

Speak slower, please. - Lütfen daha yavaş konuşun.

Tom speaks slower than Bill. - Tom, Bill'den daha yavaş konuşur.

yavaş
slow coach
yavaş
(Bilgisayar) lazy
yavaş
gradual

Many old customs are gradually dying out. - Çok sayıda eski gelenek yavaş yavaş ortadan kalkıyor.

The sky has gradually clouded over. - Gökyüzü yavaşça bulutlandı.

yavaş
(Konuşma Dili) not so fast
yavaş
sluggish

I just felt slow and sluggish. - Ben sadece yavaş ve halsiz hissettim.

yavaşlamak
gear down
yavaşlamak
slow up
yavaş
slack
yavaş
torpid
yavaş
heavy
yavaş
inert
yavaş
gentle

Tom gave Mary a gentle push. - Tom, Mary'yi yavaşça itti.

yavaş
lento
yavaş
logy
yavaş
slowest

Tatoeba is the slowest site. - Tatoeba en yavaş sitedir.

He may be the slowest one in our class. - O sınıfımızdaki en yavaş kişi olabilir.

yavaş
dilatory
yavaş
laggard
yavaş
grave

The Phantom slowly, gravely, silently, approached. - Hayalet yavaş yavaş, ciddi, sessizce yaklaştı.

yavaş
tardo
yavaş
adagio
yavaşlamak
slacken
yavaşlamak
to slow down

You may want to slow down. - Yavaşlamak isteyebilirsin.

Tom has no plans to slow down. - Tom'un yavaşlamak için hiçbir planı yok.

yavaşlamak
ease off
yavaşlamak
slowdown
yavaşlamak
slack up
التركية - التركية

تعريف yavaşla في التركية التركية القاموس.

yavaş
Hızlı olmayarak
yavaş
Alçak, hafif: "Yavaş tut, içinde kınlacak eşya var..."- M. Ş. Esendal
yavaş
Yumuşak huylu, yumuşak başlı
yavaş
Hızlı olmayan
Yavaş
ağır aksak
Yavaş
ağır
Yavaş
lento
Yavaşlamak
ağırlaşmak
Yavaşlamak
(Osmanlı Dönemi) DAHDAHA
yavaş
Alçak, hafif
yavaşlamak
Yavaş gitmeye başlamak, hızını azaltmak, yavaş olmak: "Öfke ve siniri dalga gibi dinerek sesi yavaşladı."- F. R. Atay
yavaşlamak
Yavaş gitmeye başlamak, hızını azaltmak, yavaş olmak