Senin yaşında kendini geçindirmelisin.
- In deinem Alter musst du dich selbst unterhalten.
Sen kendin için en iyisini bilirsin.
- Das weißt du selbst am besten.
Kendinize saygı duyun.
- Respektiere dich selbst.
Senin yaşında kendini geçindirmelisin.
- In deinem Alter musst du dich selbst unterhalten.
Ne kadar kilo alırsan o kadar kaçırılman zorlaşır. Kendini koru ve kek ye!
- Je mehr du wiegst, desto schwerer kannst du entführt werden. Schütze dich selbst und iss Kuchen!
Kapı kendi kendine kapandı.
- Die Tür ging von selbst zu.
Kendine bile bakamaz o.
- Der kann ja nicht einmal auf sich selbst aufpassen.
Tom kendinden emin bir musevi.
- Tom ist ein selbstbewusster Jude.
Öğrenciler işi kendileri yaptılar.
- Die Schüler haben die Arbeit selbst gemacht.
Kendilerine yardımı dokunamayanlara yardım edin.
- Hilf denen, die sich selbst nicht helfen können.
Tom kendinden emin bir musevi.
- Tom ist ein selbstbewusster Jude.
Kendilerine yardımı dokunamayanlara yardım edin.
- Hilf denen, die sich selbst nicht helfen können.
Kendi kendine Almanca öğrenmek mümkün mü?
- Ist es möglich, selbständig Deutsch zu lernen?
Kapı kendi kendine kapandı.
- Die Tür ging von selbst zu.
Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
- She left without saying even a single word.
O bir sineğe bile zarar veremez.
- She can't even harm a fly.
Eski şirketi ona kazık attı. Fakat onun kötü şansını iyiye çevirmesine ve kendi işinde daha da iyisini yapmasına hayranım.
- His old company gave him the shaft. But I admire the way he turned bad luck into good and did even better with his own business.
Ben fiziği seviyorum ve matematiği daha da çok seviyorum.
- I like physics, and I like mathematics even more.
Hatta babama karşı onu destekledim.
- I supported her even against my father.
Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir.
- Thousands of people lost their lives in the Bhopal Gas Tragedy, and even today hundreds of thousands of people still suffer from the ill-effects of the poisonous gas.
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Tom'u tamamıyla hatırlıyor musun?
- Do you even remember Tom?
Bugün bile onun teorisi neredeyse inkar edilemez olarak kalmaya devam etmektedir.
- Even today, his theory remains practically irrefutable.
Seni neredeyse hiç tanımıyorum.
- I hardly even know you.
Tom'un neye benzediğini dahi hatırlamıyorum.
- I don't even remember what Tom looked like.
Kiminle buluşmaları gerektiğini dahi bilmiyorlardı.
- They didn't even know who they were supposed to meet.
No thing is impossible for one who has no need to do it himself.
- Nichts ist unmöglich für den, der es nicht selbst machen muss.
He talked to himself.
- Er sprach mit sich selbst.
This time you should do it by yourself.
- Dieses Mal solltest du es selbst tun.
Did you do it by yourself?
- Hast du das selbst gemacht?
Even now, it wouldn't be possible.
- Das wäre selbst jetzt nicht möglich.