kendini

listen to the pronunciation of kendini
التركية - الإنجليزية
oneself

There is a vast difference between being able to make oneself understood in English and mastering the English language perfectly. - Kendini İngilizce olarak ifade edebilmek ve İngiliz dilini mükemmel şekilde öğrenmek arasında çok büyük bir fark var.

It is more difficult to defend oneself than to defend someone else. Those who doubt it may look at lawyers. - Kendini savunmak başka birini savunmaktan daha zordur. Şüphe edenler avukatlarına bakabilirler.

urself
yourself

You will hurt yourself if you're not careful. - Eğer dikkatli olmazsan, kendini inciteceksin.

It's good to put yourself in someone else's place now and then. - Arada sırada kendinizi başkasının yerine koymak iyidir.

himself

He found it very difficult to adjust himself to life in the new school. - O, yeni okuldaki hayata kendini alıştırmayı çok zor buldu.

He soon accustomed himself to cold weather. - Kısa sürede kendini soğuk havaya alıştırdı.

herself

She soon adjusted herself to village life. - Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.

She always comforted herself with music when she was lonely. - O yalnızken kendini her zaman müzikle rahatlattı.

(bir yerde) bulmak to find that one has arrived at (a place)
itself

Generally speaking, history repeats itself. - Genel anlamda, tarih kendini tekrar eder.

History repeats itself. - Tarih kendini tekrarlar.

ownself
of self
kendi
own

He saved the boy at the risk of his own life. - Kendi yaşamını riske atarak çocuğu kurtardı.

I perceive myself as my own god. - Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.

kendini tutmak
{f} refrain
kendi
self

Tom doesn't seem to have any self-confidence. - Tom kendine güveni var gibi görünmüyor.

Is it possible to pass the tax accountant exam by self study? - Kendi kendine çalışma ile, vergi muhasebecisi sınavını geçmek mümkün mü?

kendini beğenmiş
pompous

Tom is pompous and arrogant. - Tom kendini beğenmiş ve kibirli.

I think Tom is pompous. - Tom'un kendini beğenmiş olduğunu düşünüyorum.

kendini ezdiren ve şikâyetçi olmayan kimse
doormat
kendini tutmak
hold back

You have to hold back. - Kendini tutmak zorundasın.

kendini beğenmiş
big-headed
kendini beğenmişlik
self-conceit
kendini bilen
self-conscious
kendini bir şey sanan
self righteous
kendini bir şey sanan önemsiz tip
pipsqueak
kendini kanıtlama
self-realization
kendini sevdiren
disarming
kendini tanımak
know oneself
kendini verme
absorption
kendini vermiş
engrossed
kendini yemek
(deyim) eat one's heart out
kendini yorma
take it easy
kendini çabuk toparlayan
resilient
kendini öldürme
suicide
kendini adamak
submit
kendini adamak
(deyim) consecrate to
kendini adamış
committed
kendini adayan kimse
knight
kendini aldatma
self-deception
kendini algılama
self perception
kendini algılama
self-concept
kendini anlama
self-understanding
kendini anlat
tell me about yourself
kendini ayarlama
self-control
kendini açma
(Pisikoloji, Ruhbilim) self-disclosure
kendini beğenme
selfesteem
kendini beğenme
self love
kendini beğenmek
full of oneself
kendini beğenmek
be full of oneself
kendini beğenmiş
sanctimonious
kendini beğenmiş
chesty
kendini beğenmiş
cavalier
kendini beğenmiş
pretentious
kendini beğenmiş
self loving
kendini beğenmiş
better-than-thou
kendini beğenmiş
bigheaded
kendini beğenmiş
important
kendini beğenmiş
holier than thou
kendini beğenmiş
big headed
kendini beğenmiş
snooty
kendini beğenmiş
snotty

She is a snotty child. - O kendini beğenmiş bir çocuk.

kendini beğenmiş
patronizing
kendini beğenmiş
priggish
kendini beğenmiş
complacent
kendini beğenmiş
jackanapeses
kendini beğenmiş
rodomontade
kendini beğenmiş
high flown
kendini beğenmiş
whippersnapper
kendini beğenmiş
upstage
kendini beğenmiş
self opinionated
kendini beğenmiş
self sufficient
kendini beğenmiş
patronising
kendini beğenmiş
self important
kendini beğenmiş
uppity
kendini beğenmiş
self righteous
kendini bilen
raising
kendini bilmek
have grown up
kendini bilmez
impertinent
kendini bilmez
presumptuous
kendini ifade
(Pisikoloji, Ruhbilim) self-expression
kendini kabul
self-acceptance
kendini koruma
self preservation
kendini koruma
self protection
kendini savunma
(Ticaret) self-defense
kendini savunma
(Askeri) self defence
kendini sevme
self-love
kendini sıkma
effort
kendini taşıyan
(İnşaat) self-supporting
kendini taşıyan
self supporting
kendini tutan
self-denying
kendini tutma
self-restraint
kendini tutma
self discipline
kendini tutma
self-control
kendini tutma
self-denial
kendini tutmak
control oneself
kendini unutmak
(deyim) forget oneself
kendini verme
devotion
kendini vermek
apply
kendini vermek
devote
kendini yöneten
self managed
kendini yükleme
(Bilgisayar,Teknik) bootstrap
kendini çekmek
draw away
kendini övmek
blow one's own horn
kendini beğenmiş
Conceited, arrogant, haughty, immodest, cocksure, cocky, self-satisfied, self-important, self-righteous, bumptious, superior, supercilious
kendini beğenmiş
narcist
kendini bilmek
Know yourself
kendini bırakma
Do not leave yourself
kendini duyurmak
self-proclaimed
kendini düşünmek
consider themselves to
kendini evinde hisset
Make yourself feel at home
kendini geliştirme
self development
kendini gerçekleştirme
self-actualization
kendini gösterme
self-realization
kendini ifade etme
to express themselves
kendini kaybetmiş
lost
kendini topla
collect oneself
kendini tutamama
Incontinence, involuntary urination or defecation
kendini yormak
exhaust itself
kendini zor tutmak
hardly contain yourself
kendini öne atan
self selected
kendini üzmek
hurt oneself
kendini beğenmiş
{s} vain

If you compare yourself with others, you may become vain or bitter; for always there will be greater and lesser persons than yourself. - Kendini diğerleriyle karşılaştırırsan, kendini beğenmiş ya da umudu kırık olabilirsin; her zaman için kendinden daha büyük ya da daha küçük insanlar olacaktır.

kendini beğenmiş
{s} conceited

As is often the case with teenagers, she's conceited. - Gençlerde sık sık olduğu gibi, o kendini beğenmiş.

As is often the case with 13 to 19 year olds, she's conceited. - 13 ile 19 yaşlar arasında sık sık görüldüğü gibi, o kendini beğenmiş.

kendi
respective

Tom and Mary spoke in their respective languages. - Tom ve Mary kendi dillerinde konuştu.

Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders. - Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler.

kendini beğenme
{i} arrogance
kendini beğenmiş
{s} smug

His smug behavior is offensive. - Onun kendini beğenmiş tavırları kırıcı.

There are so many smug people. - Çok fazla kendini beğenmiş insan var.

kendini beğenmiş
arrogant

Tom is pompous and arrogant. - Tom kendini beğenmiş ve kibirli.

Layla is self-absorbed and arrogant. - Leyla kendini beğenmiş ve kibirlidir.

kendi
oneself

The most valuable skill one can acquire is the ability to think for oneself. - Bir kişinin kazanabileceği en değerli beceri, kendini düşünebilme yeteneğidir.

We should tell the children how to defend oneself. - Çocuklara kendilerini nasıl koruyacaklarını anlatmalıyız.

kendi
herself

She wears high heels to make herself look taller. - O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.

She always comforted herself with music when she was lonely. - O yalnızken kendini her zaman müzikle rahatlattı.

kendi
himself

He said NO to himself. He said YES aloud. - Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.

He said NO to himself. He said YES aloud. - O kendi kendineHAYIRdedi.Yüksek sesle EVET dedi.

kendi
its

Every fox praises its tail. - Herkes kendi yaptığıyla övünür.

After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again. - Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.

kendi
of one's own
kendi
itself

No definition of poetry is adequate unless it be poetry itself. - Onun kendisi şiir olmadıkça, şiirle ilgili hiçbir tanım yeterli değildir.

History repeats itself. - Tarih kendini tekrarlar.

kendi
auto

After the concert, Tom signed autographs. - Tom konserden sonra kendi el yazılarını imzaladı.

It happens automatically. - Bu kendiliğinden olur.

kendi
him

He gathered his children around him. - O, çocuklarını kendi etrafına topladı.

He taught himself French. - Kendisine Fransızca öğretti.

kendini beğenme
{i} superiority

I resented his superiority. - Ben onun kendini beğenmesine alındım.

kendini beğenmiş
{s} cocky
kendini beğenmişlik
selfconceit
kendini beğenmişlik
self conceit
kendini beğenmişlik
{i} inflation
kendi
{s} simple

Why? That was the simple question everyone was asking themselves. - Neden? O herkesin kendine sorduğu basit soruydu.

Worse than a simple fool is a fool believing himself intelligent. - Kendini zeki sanan bir aptal, basit bir aptaldan daha kötüdür.

kendi
auto-
kendi
personally
kendi
her

This is a picture of her own painting. - Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir.

Yumi went there by herself. - Yumi oraya kendi gitti.

kendini adamak
devote oneself to
kendini beğenmiş
(deyim) clever clogs
kendini beğenmiş
cocksure
kendini beğenmiş
(deyim) smart aleck
kendini beğenmiş
conceit

As is often the case with teenagers, she's conceited. - Gençlerde sık sık olduğu gibi, o kendini beğenmiş.

His conceited attitude makes me mad. - Onun kendini beğenmiş tavrı beni deli ediyor.

kendini beğenmiş
proud
kendini beğenmişlik
pretentiousness
kendini beğenmişlik
assurance
kendini beğenmişlik
arrogance
kendini geliştirmek
improve oneself
kendini göstermek
stand out
kendini göstermek
distinguish oneself
kendini göstermek
reveal oneself
kendini göstermek
manifest itself
kendini göstermek
distinguish
kendini ifade etmek
express oneself
kendini kaybetmek
break down
kendini kaybetmek
(deyim) forget oneself
kendini kaybetmek
(deyim) black out
kendini toparlamak
bounce back
kendini toparlamak
pick up
kendini toparlamak
pull oneself together
kendini toparlamak
collect oneself
kendini toparlamak
(Dilbilim) come through
kendini toplamak
bounce back
kendini vermek
devote oneself to
kendi
several

John helped himself to several pieces of pie without asking. - John sormadan birkaç adet pastayı kendisi aldı.

Tom speaks several languages fluently, but for his job, he only translates into his native language. - Tom birkaç dili akıcı olarak konuşur fakat onun işi gereği, o sadece kendi ana diline çeviri yapar.

kendini beğenme
self worship
kendini beğenme
self complacency
kendini beğenme
self esteem
kendini göster
assert herself
kendini göster
assert himself
Kendi
my own

I saw it with my own eyes. - Onu kendi gözlerimle gördüm.

If God doesn't exist in our world, then I will create God with my own hands. - Tanrı dünyamızda yoksa, öyleyse Tanrı'yı kendi ellerimle yaratacağım.

Kendini toparlamak
(deyim) put oneself together
Kendini tutmak
show restraint
kendi
he; she
kendi
his own
kendi
to own

I hope to own my own house someday. - Bir gün kendi evime sahip olmayı umuyorum.

kendi
pwn
kendi
one's own
kendini adamak
dedicate oneself
kendini beğenmiş
self conceited
kendini beğenmiş
toffee-nosed
kendini beğenmişlik
smugness
kendini beğenmişlik
snubness
kendini bilmek
knowing oneself
kendini göster
assert oneself
kendini göstermek
do one's stuff
kendini kaybetmek
lose yourself
kendini toparlamak
collect o.s
kendini toparlamak
get myself together
kendini toparlamak
be on the up and up
kendini tutmak
keep calm
kendi
self; own; in person
kendi
self, oneself
kendi
eigen
kendi
he
kendini adamak
put one's heart to
kendini adamak
devote oneself
kendini adamak
be wedded to
kendini adamak
{f} cultivate
kendini adamak
settle down to
kendini adamak
be wedded to smth
kendini adamak
give over
kendini alamamak
able to desist
kendini alamamak
not to be able to refrain from, be unable to stop oneself from
kendini alamamak
to be able to desist from
kendini alamamak
be able to desist
kendini alamamak
be able to desist from
kendini alamamak
able to desist from
kendini alamamak
to be able to desist
kendini alamamak
to be able to desist (from)
kendini alamamak
give oneself over
kendini beğenme
conceit
kendini beğenme
boast
kendini beğenme
selflove
kendini beğenme
self_esteem
kendini beğenmek
feel one's oats
kendini beğenmek
to be conceited
kendini beğenmek
think oneself no small potatoes
kendini beğenmek
think one is the cat's pyjamas
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف kendini في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

kendi
A container of Asian derivation, usually handleless, used to hold liquid with a broad opening on top for inserting liquid and usually only one spout for pouring
التركية - التركية

تعريف kendini في التركية التركية القاموس.

Kendini gerçekleştiren kehanet
'Sakınan göze çöp batar, kırk gün deli dersen deli olur, ben sana demiştim.' türünden ifadelerle anlatılan şey. Kendini gerçekleştiren bir beklenti veya inanç; bir insan veya grup hakkındaki beklentilerin, bu beklentilerin gerçekleşmesine yol açma süreci; gerçek olduğuna inanılan şeylerin gerçekleşmesi. Bu süreçte kişi örneğin a) başka bir insanın nasıl davranacağına ilişkin bir beklentiye girer; b) o insana karşı bu beklentiye uygun bir tutum sergiler; ve c) söz konusu insan, onun bu tutumuna denk düşen davranışlar geliştirir. Böylece başlangıçta gerçekliği olmayan bir şey gerçekleşmiş olur. Bu terim özellikle sosyal psikolojide ağırlıklı bir öneme sahiptir ve her türlü bireylerarası etkileşimde kendini gösterebilir. Örneğin bazı insanların suç işleyebileceği beklentisi ve onlara karşı suçluymuş gibi davranılması sonucunda onlar da kendilerini suçlu olarak görecek ve her türlü suç davranışına girme eğilimi gösterecektir
kendi
Bir işte başkalarının etkisi bulunmadığını belirtir: "Kendi yapacağı işi bırakır, âleme öğüt vermeye kalkar."- B. Felek. "Kendisi, kendileri" biçiminde bazen saygı duygusuyla veya söz konusu olanları amaçlayarak o ve onlar yerine kullanılır
kendi
Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatır
kendi
İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarar: "Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi."- R. E. Ünaydın
kendi
Kişisel: "Bizim için ölüm, yani kendi dünyamızın ölümü kâinatın en mühim hadisesidir."- A. Ş. Hisar
Kendini beğenmiş
(Osmanlı Dönemi) AGARR
Kendini beğenmiş
(Hukuk) HODPESENT
kendi
İyelik eki almış bulunan isimlerden önce eksiz olarak iyelik düşüncesini pekiştirir, kişisel
kendi
Bir işte başkalarının etkisi bulunmadığını belirtir
kendi
"Kendisi, kendileri" biçiminde bazen saygı duygusuyla veya söz konusu olanları amaçlayarak o ve onlar yerine kullanılır
kendi
İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarar
الإنجليزية - التركية

تعريف kendini في الإنجليزية التركية القاموس.

kendini gizlemek
Hide oneself