karı

listen to the pronunciation of karı
التركية - الإنجليزية
{i} wife

What is his wife like? - Onun karısı neye benziyor?

He met his wife online. - Karısıyla İnternet üzerinden tanıştı.

woman

He was bored with his wife, an excellent woman he didn't deserve. - Hiç hak etmediği, harika bir kadın olan karısından bıkmıştı.

He left his wife and shacked up with a woman half her age. - O, karısını terk etti ve yarı yaşında bir kadınla aşk hayatı yaşıyor.

spouse

His spouse is a Japanese woman. - Onun karısı bir Japon kadın.

wife, spouse; law married woman
old lady
vulg. broad, woman
wife; woman, cow; crumpet, bird, dame
Jane

Bob told Jane not to interfere in his personal affairs. - Bob Jane'e onun kişisel işlerine karışmamasını söyledi.

You might have mistaken Jane for her sister. - Jane'i kız kardeşi ile karıştırmış olabilirsin.

Dutch
old woman
bedfellow
dame
broad
mate
momma
consort
better half
skirt
bitch
feme
missis
karı koca
husband and wife
kar
{i} snow

Look at that mountain which is covered with snow. - Karlarla örtülü şu dağa bak.

It snowed all last night. - Gece boyunca kar yağdı.

kâr
profit

Let's agree to share in the profits. - Karı paylaşmada anlaşalım.

Tom had a share in the profits. - Tom'un kar payı vardı.

karı koca
couple
karı kocayı birbirinden soğutan kimse
alienator
karı-koca
husband and wife
karı-koca
(Spor) husband-wife
karı almak
to marry
karı ağızlı (man) who gossips
like a woman
karı koca
man and wife
karı koca gibi yaşamak
shack up with
karı koca gibi yaşamak
to cohabit
karı koca hayatı
married life
karı kocalık
the married state, matrimony
karı kocanın arasını açma
alienation of effections
karı kısmı vulg
womankind
karı kız
skirt
karı kız peşinde koşmak
to womanize
karı kızan prov
the whole household, wife and children
karı milleti vulg
womankind
karı pazarı vulg
noisy crowd
kârı olmamak
not to be up to, not to be equal to: Bu iş herkesin kârı değil. Not everyone is equal to this job
kârı paylaşmak
cut the melon
kâr
{i} catch

My wife catches colds easily. - Karım çok çabuk soğuk kapar.

He ran to catch up to his brother. - Erkek kardeşine yetişmek için koştu.

kâr
benefit

It will be to our mutual benefit to carry out the plan. - Bu planı gerçekleştirmek karşılıklı olarak yararımıza olacaktır.

kar
(Ticaret) income

The government decided to impose a special tax on very high incomes. - Hükümet, çok yüksek gelirlere özel bir vergi uygulamaya karar verdi.

kâr
capital

He advocated State Capitalism over Market Capitalism. - O, Pazar Kapitalizmine karşı Devlet Kapitalizmini savundu.

Karakorum is the early capital city of Mongolia. - Karakurum, Moğolistan'ın ilk başkentidir.

kâr
{i} return

I'll bet Madonna doesn't return to her career for awhile. - Madonna'nın kariyerine bir süre için geri dönmeyeceğine bahse girerim.

In return for helping you with your studies, I'd like to ask a small favor of you. - Çalışmalarınızda size yardım karşılığında, ben sizden küçük bir iyilik rica ediyorum.

kâr
gain

They tried very hard to gain an advantage over one another. - Onlar birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için çok uğraştılar.

Perry decided to gain information from Drake. - Perry Drake'den bilgi almaya karar verdi.

dönem karı
period income
dönem karı
(Ticaret) profit for the period
dönem net karı
(Ticaret) profit for the period
dönem net karı
(Ticaret) net profit for the period
faaliyet karı
(Ticaret) operating income
faaliyet karı
operating margin
kar
(Hukuk) benefit, earnings, profit, benefit
kar
(Bilgisayar) mix

You cannot mix oil and water. - Yağ ve suyu karıştıramazsın.

You can't mix oil and water. - Yağ ve suyu karıştıramazsın.

kar
(Ticaret) yield

You must not yield to temptation. - Günaha karşı boyun eğmemelisin.

He finally yielded to the request of his wife and bought a house. - O sonunda karısının isteğine boyun eğdi ve bir ev satın aldı.

kar
flake
kar
returns
kar
(Ticaret) margin

This company's profit margin is very big. - Bu şirketin kar marjı çok büyük.

This company uses cheap labor to increase its profit margins. - Şirket kâr payını arttırmak için ucuz iş gücü kullanıyor.

kar
boot

Tom's boots sank into the deep snow. - Tom'un botları derin kara battı.

A group of people started off in snow boots. - Bir grup insan kar botlarıyla yola koyuldular.

koca karı
crone
muhasebe karı
(Ticaret) accounting income
muhasebe karı
(Ticaret) accounting profit
net dönem karı
(Ticaret) net profit for the year
kar
{i} yielding
kâr
take

AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it. - AIDS sadece her birey buna karşı harekete geçmeye karar verirse durdurulabilir.

I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow. - Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.

kâr
takings
kâr
account

I am not accountable to you for my actions. - Yaptıklarımdan size karşı sorumlu değilim.

Our train was delayed on account of the heavy snow. - Bizim tren yoğun kar nedeniyle ertelendi.

kar
profit making
kar
a profit
karılar
wives
kâr
revenue
kâr
benefit. gain. profit
kâr
avails
yaşlı karı
old wife
akıl kârı olmak
to be within reason
akıl kârı olmamak
to be unreasonable, to be wise (to do sth)
aracı kârı
commission
deniz karı
(Denizbilim) marine snow
dul karı enciği
slang inveterate talker, chatterer (girl)
dönem karı/zararı
(Ticaret) period income/loss
faaliyet karı/zararı
(Ticaret) operating profit/loss
gelir karı
(Ticaret) income profit
kitap gibi (karı)
slang one hell of a good-looking (woman)
koca ve karı
(Kanun) baron and feme
kota karı
(Ticaret) quota profit
kâr
pay dirt
kâr
avail

This bacteria is resistant to every available antibiotic. - Bu bakteri mevcut tüm antibiyotiklere karşı dirençli.

Tickets are available for $30 per couple or $20 per single reservation. - Biletler çift başına 30 Dolar ya da tek bir rezervasyon için 20 Dolar karşılığı mevcuttur.

kâr
gainings
kâr
fruit

My daughter likes summer fruits, such as cherries, watermelons and peaches. - Kızım kiraz, karpuz ve şeftali gibi yaz meyvelerini seviyor.

kâr
melon

My sister likes melons and so do I. - Kız kardeşim kavun sever ve ben de.

Mary likes watermelons more than melons. - Mary karpuzları kavunlardan daha fazla sever.

kâr
profit, gain, takings; benefit
kâr
increment
kırk yıllık karı koca
(deyim) darby and joan
kısa dönem karı
short term profit
kısa günün kârı
(Konuşma Dili) At least it's better than nothing
kısa günün kârı/kazancı az olur
(Atasözü) If you only spend a little time working on something, you can't expect to benefit very much from it
sermaye karı
capital dividend
sigorta karı
(Sigorta) insurance profit
uyumlu karı-koca
best match
yıl sonu karı
(Ticaret) year end dividend
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف karı في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

kar
Kentucky Administrative Regulation
kar
Knowledge and Research
kar
A green mango
kar
(v rt ) to do, to make, to create; to produce; cl 5 (k126)
التركية - التركية
Kadın
Bir erkeğin evlenmiş olduğu kadın, eş, refika, zevce
Yaşlı, ihtiyar
Bir erkeğin evlenmiş olduğu kadın, eş, refika, zevce: "Eve varınca karım Fadime kapıyı açar."- S. F. Abasıyanık
Kadın: "Analar ağlıyor, nişanlılar ağlıyor, karılar ağlıyordu; fakat Saliha kadın buna alışmıştı."- H. E. Adıvar
(Hukuk) ZEVCE
(Osmanlı Dönemi) ŞİBR
karı paylaşmak
kazanılan net parayı aranızda bölüşmek
karı ağızlı
Dedikodu yapan (erkek)
karı ağızlı
Karısının etkisiyle, karısının ağzıyla konuşan (erkek), karısı ağızlı
karı koca
Birbirleriyle evlenmiş kadın ve erkek
karı kocalık
Karı koca olma durumu
katır karı
Kaba, görgüsüz kadın
katır karı
Çocuğu olmayan evli kadın
kâr
(Osmanlı Dönemi) kazanç
KAR
(Osmanlı Dönemi) (C.: Kur-Kirân) Zift, kara boya
KAR
(Osmanlı Dönemi) Deve. Dağ keçisi
KAR
(Osmanlı Dönemi) Küçük tepe
KAR
(Osmanlı Dönemi) Kara büyük ta
KAR
(Osmanlı Dönemi) Ses çıkmasın diye ayağın kenarıyla yürümek
KAR
(Osmanlı Dönemi) Kara taşlı yer
Kar
(Osmanlı Dönemi) DAHK
Kar
(Osmanlı Dönemi) ZALM
KÂR
(Osmanlı Dönemi) f. (Kelimeye bir ek olup, isimleri sıfat yapar) Eden, edici, yapan mânâlarına gelir ve li, lı, cı, ci gibi eklerin de karşılığıdır. İtaat-kâr, hilekâr, isyan-kâr, hamur-kâr, kanaatkâr...gibi
Kâr
(Osmanlı Dönemi) DE'B
kar
Kapıyı çalma
kar
Eskiden Dicle ve Fırat ırmaklarında kullanılan yelkenli bir tekne
kar
Yarar, menfaat, fayda
kar
Doktorun muayene etmek istediği yere parmağıyla vurması
kar
Havada beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak yağan su buharı: "Kıştı, yerler iki karış kar tutmuştu."- T. Buğra
kar
Orhan Pamuk'un bir romanı
kar
Klasik Türk müziğinde sözlü yapıt formu
karı
المفضلات