I want to stay here longer.
- Burada daha uzun kalmak istiyorum.
I should study now, but I prefer staying on Tatoeba.
- Şimdi çalışmalıyım ama Tatoeba'da kalmayı tercih ediyorum.
I should study now, but I prefer staying on Tatoeba.
- Şimdi çalışmalıyım ama Tatoeba'da kalmayı tercih ediyorum.
Tom has no intention of staying in Boston for the rest of his life.
- Tom hayatının geriye kalan kısmında Boston'da kalmaya niyeti yok.
Adaptation is the key to survival.
- Adaptasyon hayatta kalmak için anahtardır.
I gave up all hope of survival.
- Bütün hayatta kalma umudundan vazgeçtim.
The book's weak-point is that it lacks credibility when a married writer recommends remaining unmarried.
- Evli bir yazar bekar kalmayı tavsiye ettiği zaman kitabın zayıf noktası güvenirlikten yoksun olmasıdır.
He wavered between going home and remaining at work in the office.
- Eve gitmek ve ofiste işte kalmak arasında tereddüt etti.
It's a waste of time to stay longer.
- Daha uzun kalmak zaman kaybıdır.
I want to stay here longer.
- Burada daha uzun kalmak istiyorum.
I have a really bad hangover.
- Gerçekten kötü bir akşamdan kalmayım.
The reason both brothers gave for remaining bachelors was that they couldn't support both airplanes and a wife.
- Her iki erkek kardeşin bekar kalmak için ileri sürdüğü neden onların hem uçaklara hem de bir eşe bakamayacaklarıydı.
She has remained abroad ever since.
- O zamandan beri yurt dışında kalmaktadır.
This is not a vacation, it's a survival course!
- Bu, tatil değil hayatta kalma kursu!
Food, clothing and shelter are the foundations of survival.
- Gıda, giyim ve barınak hayatta kalmanın temelleridir.
Tom said that he didn't mean to be late.
- Tom amacının geç kalmak olmadığını söyledi.
Tom doesn't want to be late.
- Tom geç kalmak istemiyor.
The train was so packed that I had to stand up during the whole trip.
- Tren o kadar doluydu ki tüm gezi boyunca ayakta kalmak zorunda kaldım.
I have to stay in bed all day.
- Bütün gün yatakta kalmak zorundayım.
I had to stay in bed all day.
- Ben bütün gün yatakta kalmak zorunda kaldım.
Waiting, observing, and keeping silent can avoid many wars.
- Beklemek, gözlemek ve sessiz kalmak birçok savaşı önleyebilir.
I prefer to walk rather than stay here waiting for the bus.
- Otobüsü beklerken burada kalmaktansa yürümeyi tercih ederim.
Tom probably wanted to just stay at home and go to sleep.
- Tom muhtemelen sadece evde kalmak ve uyumak istedi.
I want to stay home and sleep all day.
- Evde kalmak ve bütün gün uyumak istiyorum.
I chose to leave instead of staying behind.
- Geride kalmak yerine terk etmeyi seçtim.
You cannot force someone to stay if they want to leave. If I want to stay, can they force me to leave?
- Gitmek isteyen birini kalmaya zorlayamazsın. Eğer kalmak istersem, beni gitmeye zorlayabilirler mi?
In which room would you like to stay?
- Hangi odada kalmak istersiniz?
We did what we had to to survive.
- Hayatta kalmak için yapmak zorunda olduğumuz şeyi yaptık.
If you have no food, you got to eat roots and insects in order to survive.
- Yiyeceğiniz yoksa, hayatta kalmak için kökleri ve böcekleri yemek zorundasınızdır.
How many days will you remain in London?
- Londra'da ne kadar kalacaksın?
Words fly away, the written remains.
- Söz uçar, yazı kalır.
They said they only wanted to be left alone.
- Sadece yalnız kalmak istediklerini söylediler.
I just want to be left alone for a while.
- Sadece bir süre yalnız kalmak istiyorum.
I just want to be left alone for a while.
- Sadece bir süre yalnız kalmak istiyorum.
They said they only wanted to be left alone.
- Sadece yalnız kalmak istediklerini söylediler.
I can't stay here forever.
- Sonsuza dek burada kalamam.
I'd like to stay one more night. Is that possible?
- Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?
I'm now staying at my uncle's.
- Şu an amcamın evinde kalıyorum.
My uncle is staying in Hong Kong at present.
- Amcam şu anda Hong Kong'da kalmaktadır.
There were few students remaining in the classroom.
- Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.
Let's quickly finish the remaining work and go out for some drinks.
- Kalan işi çabucak bitirelim ve dışarı biraz içmeye gidelim.
Our company failed to survive against cutthroat competition.
- Firmamız kıyasıya rekabete karşı hayatta kalmakta başarısız oldu.
In the face of ruthless competition, our business failed to survive.
- Acımasız rekabet karşısında, bizim iş hayatta kalmakta başarısız oldu.
Which would you rather do, go to a movie or stay at home?
- Hangisini tercih edersin, bir sinemaya gitmek ya da evde kalmak?
They had to stay at home all day.
- Bütün gün evde kalmak zorundaydılar.
The problem remains to be solved.
- Sorun çözülmeden kalır.
Words fly away, the written remains.
- Söz uçar, yazı kalır.
If you don't want to stay alone, I can keep you company.
- Yalnız kalmak istemiyorsanız size eşlik edebilirim.
If you want to keep healthy, you should do more exercises.
- Sağlıklı kalmak istiyorsan, daha fazla egzersiz yapman gerekir.
I want to remain anonymous in this.
- Bu konuda anonim kalmak istiyorum.
You want to remain anonymous.
- Anonim kalmak istiyorsun.
Dan died of asphyxiation.
- Dan oksijensiz kalmaktan öldü.