Onunla gidemediğim için üzgünüm.
- I am sorry that I could not go with her.
Sizi beklettiğim için üzgünüm.
- I am sorry to have kept you waiting.
Onu işittiğime üzüldüm.
- I am sorry to hear that.
Üzgünüm, mantıların tümü bitti.
- I'm sorry, we're all out of manti.
Geç kaldığım için üzgünüm.
- I'm sorry to be late.
Affedersiniz ama bu video artık mevcut değil.
- I'm sorry, but it's no longer available.
Affedersiniz, yanlış bir şey mi yaptım?
- I'm sorry, did I do something wrong?
... I'm sorry, no amount of mind-body medicine ...
... Sorry to eat. ...