gibi ... gibi

listen to the pronunciation of gibi ... gibi
التركية - الإنجليزية
as...as
yapar gibi görünmek
pretend

I'm tired of pretending. - Yapar gibi görünmekten bıktım.

canavar gibi
monstrous
köle gibi çalışmak
slave
solucan gibi kıvrılarak ilerlemek
worm
sarkaç gibi sallanmak
oscillate
gibi gelmek
appear
gibi
as
gibi
like

It sounds like they're not going to leave. - Ayrılmayacaklar gibi görünüyor.

This smells like cheese. - Bu, peynir gibi kokuyor.

mış gibi
as if
gibi
such as

Man fears disasters such as floods and fires. - İnsan su baskınları ve yangınlar gibi felaketlerden korkar.

Seaside resorts, such as Newport, are very crowded in summer. - Newport gibi, deniz kenarındaki tatil köyleri yaz aylarında çok kalabalıktır.

buz gibi
icily

Tom stared at Mary icily. - Tom Mary'ye buz gibi baktı.

dev gibi
giant
her zaman olduğu gibi
as usual

Deliveries will continue as usual. - Teslimatlar her zaman olduğu gibi devam edecek.

Needless to say, Judy came late as usual. - Hiç söylemeye gerek yok, her zaman olduğu gibi Judy geç geldi.

kubbe gibi
domed
peri gibi
fairy

She looked like a fairy in her beautiful white dress. - Güzel beyaz elbisesi içinde bir peri gibi görünüyordu.

gibi gelmek
sound like
temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp ortaya koymak
rehash
gibi
as if
ahır gibi ev
pigsty
aksi gibi
unfortunately
ata biner gibi oturma
straddle
ayı gibi
bearish
aç kurt gibi yemek
wolf
balmumu gibi
waxy
balık gibi
fishy
beni olduğum gibi kabul et
take me as i am
bok gibi
filthy
boru gibi ses
blare
buz gibi
ice-cold

Layla survived the ice-cold night. - Leyla buz gibi geceyi atlattı.

When I got home, I had a nice, ice-cold shower. - Eve döndüğümde, buz gibi soğuk bir duş aldım.

dağ gibi
huge
dev gibi
titanic
ev gibi
cosy
gibi
kind of

What kind of woman could love a guy like Tom? - Tom gibi bir adamı ne tür bir kadın sevebildi.

We were unsure what kind of person Tom would be and whether he would like living in the same house as us. - Tom'un ne tür bir insan olacağından ve bizim gibi aynı evde oturmayı isteyip istemeyeceğinden emin değildik.

gibi
around

After long breakfast I think I started around 8:00. - Uzun kahvaltı edip saat sanırım 8:00 gibi yola koyuldum.

gibi
sort of
gibi gelmek
to seem, to appear, to sound (like)
gibi görünmek
appear
gibi görünmek
seem

He seems to have been a very popular actor when he was young. - O gençken çok popüler bir aktörmüş gibi görünmektedir.

People always seem to enjoy talking about other people's problems. - İnsanlar her zaman başka insanların sorunları ile ilgili konuşmaktan zevk alıyor gibi görünmektedirler.

gibi gözükmek
seem
gölge gibi takibetmek
shadow
her zamanki gibi
as usual, as ever as
hiyeroglif gibi
hieroglyphic
kapı gibi
burly
kayar gibi gitmek
skim
kehanet gibi
prophetic
kont gibi stylishly dressed
(man)
kürdan gibi
skinny
kıl gibi
capillary
lapa gibi
mushy

The banana was brown and mushy. - Muz kahverengi ve lapa gibiydi.

mantar gibi çoğalma
mushrooming
ot gibi yaşama
vegetation
ot gibi yaşamak
vegetate

I'd rather die now than vegetate for fifty more years. - Elli yıl daha ot gibi yaşamaktansa şimdi ölmeyi tercih ederim.

pelte gibi ezilmiş olma
squash
pırlanta gibi insan
daisy
rüya gibi şey
dream
yıldız gibi
stellar
çelik gibi
steel

He has a will of steel. - Çelik gibi bir iradesi var.

çöp gibi
angular
çığ gibi büyümek
snowball
şeytan gibi göstermek
demonize
anne gibi davranmak
mother
hayalet gibi
spooky
..gibi görünmek
appear to
ahtapot gibi
persistent
aksi gibi
as bad luck
alev gibi parlak
flamboyant
alev gibi yalayıp geçmek
lick
ambar gibi (yer)
cavernous
anırır gibi bağırmak
bray
asker gibi
soldierly
aslan gibi
strongly built
aslan gibi
healthy
aslan gibi
sturdy
baba gibi
paternally
badem gibi
fresh and crisp
badem gibi
(Gıda) fresh and crips
bebek gibi
doll-like
bebek gibi
infantile
bebek gibi
beautiful
benim gibi
such as i
beygir gibi
awkward
biber gibi
hot
billur gibi
crystal clear
billur gibi
crystalline
bulut gibi sarhoş
dead drunk
bunun gibi
such like
bunun gibi
soaring
buz gibi
(Konuşma Dili) regular
buz gibi
as cold as ice

Jackson's eyes grew as cold as ice. - Jackson'ın gözleri buz gibi soğuklaştı.

Her cheeks were as cold as ice. - Onun yanakları buz gibi soğuktu.

buz gibi
wintry
buz gibi
(deyim) stone-cold
buz gibi
brumal
bıldırcın gibi
short and plump
cehennem gibi
hellishness
cehennem gibi
boiling hot
cehennem gibi
sweltering
ceviz gibi kabuklu yemiş
nut
ceviz gibi yemişlerin kabuğu
nutshell
ceylan gibi
slender
cin gibi
shrewd
dalga gibi
undulatory
deli gibi
rabidly
deli gibi
hysterically

Tom laughed hysterically for no reason. - Tom nedensizce deli gibi güldü.

deli gibi
like crazy

Tom ran like crazy to catch the last train. - Tom son trene yetişmek için deli gibi koştu.

They were biting like crazy yesterday. - Dün deli gibi ısırıyorlardı.

deli gibi
mad

He acted like a madman. - O, bir deli gibi hareket etti.

Tom acted like a madman. - Tom bir deli gibi davrandı.

deli gibi (hızlı)
(deyim) like crazy
deli gibi sevinmek
(deyim) be over the moon
deli gibi sevmek
be mad about
deli gibi sevmek
(deyim) head over heels in love
deli gibi âşık
infatuated
deli kızın çeyizi gibi
(deyim) higgledy-piggledy
demir gibi
cast-iron
demir gibi
tough
dipsiz gibi görünen yer
abyss
domuz gibi
sturdy
domuz gibi
pigheaded
domuz gibi
strong
domuz gibi
obstinate
domuz gibi ses çıkarmak
grunt
domuz gibi yemek
pig out
duman gibi
smoky
elif gibi
slender
elma gibi
ruddy
elma gibi
rosy
elmas gibi
pure
elmas gibi
innocent
elmas gibi sert ve parlak
adamantine
erimek (şeker gibi)
dissolve
erkek gibi
butch
erkek gibi
masculine
eskisi gibi
the way it used to be
eskisi gibi
like former
fasulye sırığı gibi
gangling
fidan gibi
willowy
fitil gibi
stewed
fitil gibi
blind drunk
fitil gibi sarhoş
(deyim) as drunk as a lord
fosfor gibi parıldayan
phosphorescent
fırın gibi
(deyim) like an oven
fıstık gibi
very good
fıstık gibi
very beautiful
gibi
in the way (that)
gibi
about
gibi
in such a way that
gibi
in the way that
gibi
as good as
gibi
such
gibi
in such a manner that
gibi
the way (that)
gibi
(Ticaret) direct taxes
gibi
in the manner
gibi
just as
gibi
as is
gibi
as well as
gibi
after the fashion of
gibi
in the manner that
gibi
as though
gibi
as it were
gibi gelmek
feel
gibi gelmek
(Dilbilim) seem as
gibi gelmek
sound
gibi gelmek
(Dilbilim) come across as
gibi görmek
regard
gibi görünmek
make out
gibi görünmek
look as if
gibi görünmek
semble
gibi görünmek
seem like
gibi görünmek
look like
gibi görünmek
purport
gibi görünmek
appear to be
grip gibi
flu-like
gudde gibi
glandular
görünmek… gibi görünmek
seem
görünmek….gibi görünmek
seem
halka gibi
ringlike
hamur gibi
mushy
hayal gibi
dreamlike
hayvan gibi
brute
hayvan gibi
brutishly
hayvan gibi
enormous
hayvan gibi
huge
hayvan gibi
brutally
her yıl olduğu gibi
like every year
herkesin bildiği gibi
notoriously
herkesin kabul edeceği gibi
admittedly
hırsız gibi
furtively
hırsız gibi dolanmak
skulk
hızır gibi yetişmek
a godsend
hızır gibi yetişmek
come as a godsend
ilkel primitive gibi
(Biyokimya) primordial
inanılır gibi değil
(Ev ile ilgili) absolutely incredible
inanılır gibi değil
(Ev ile ilgili) i will be damned
inanılır gibi değil
(Ev ile ilgili) you have to see it to believe it
inanılır gibi değil
(Ev ile ilgili) amazing!
inanılır gibi değil
unbelievable
inanılır gibi değil
(Ev ile ilgili) I don't fucking believe this
inci gibi
neatly
inci gibi
neat
inci gibi
regular
inek gibi
bovine
iskelet gibi
very thin
iskelet gibi
skinny
iskelet gibi
(deyim) a bag of bones
itiraf edildiği gibi
admittedly
jet gibi gitmek
fly
jet gibi hızlı
jet-propelled
jilet gibi
razor-sharp
jilet gibi keskin
(deyim) razor-sharp
kale gibi
very strong
karga gibi ötmek
crow
kaymak gibi
delicious
kendisi gibi davranmak
be oneself
keskin bıçak gibi
keen
kiraz gibi küçük
(Botanik, Bitkibilim) berry
kitap gibi
(Konuşma Dili) like a book
kral gibi
majestically
kral gibi
regally
kral gibi
comfortably
krem gibi
creamy
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف gibi ... gibi في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

gibi-
The IEC prefix meaning 230 = 1,0243 = 1,073,741,824. Compare giga-, meaning 109 = 1,0003 = 1,000,000,000
التركية - التركية

تعريف gibi ... gibi في التركية التركية القاموس.

deli kızın çeyizi gibi
bir arada sergilenen ve birbirine yakışmayan eşya için söylenir
الإنجليزية - التركية

تعريف gibi ... gibi في الإنجليزية التركية القاموس.

adam gibi adam
Man, as man
avucunun içi gibi
(deyim) Like the palm of (öne's) hand
gibi ... gibi
المفضلات